16 Kasım 2011 Çarşamba

Her türlü sıcak içeceğe sempatim var, kahveye olan tutkum zaten dillerde; ama çay gibisi yok. Belki de sütten sonra içtiğimiz ilk sıcak içecek olmasından mıdır bilmem. Çay kadar rahatlatıcı bir şey tanımıyorum. Belki sevgili öpücüğü ya onun da nasıl bir bok olduğundan haberim yok. Siktir et. Çay gibisi yok.
Bir şey söyleyeyim mi? İnsanlar âşktan anlamıyor. En ufak bir duyguyu âşk olarak nitelendiriyor. Âşk öyle basit bir şey değil. Öyle kolay bir şey değil. Âşk öyle 1-2 ayda geçmez. Sen geçti zannedersin ama geçmez. Pusuda bekler. Âşk bir delilik örgütleyicisidir. Kaostan düzen yaratır. Birleştirir. Âşk bir olabilme halidir. Bir cümleye sen başlarsın, diğeri bitirir. Âşk böyle bir şey işte. Âşk geçmez kolay kolay. Ve insan bir kere âşık olmaz. Olamaz doğasına aykırı. Herkes yalancı. İnsan bir kere âşık olduğunu zanneder. Olmaz ama kendini öyle sanır. Kendini çok kaptırır. Üzülünce, canı yanınca da bir daha âşık olmak istemez. Bu durum anca böyle açıklanabilir. 
Çok düşünmekten oluyor bunlar. Fazla düşününce beynim kendi kendini yiyip bitiriyor. Sonra adını bilmediğim bir hormon, adını hatırlayamadığım bir yeri uyarıyor. Ben üzülüyorum. Kaç tane karbon atomu var acaba o hormonda? Kaç tane asimetrik karbon atomu var? İşin iç yüzünü bilince hiç eğlenceli gelmiyor bunlar. Bunları yazarken bile binlerce fosfat grubu adenin, riboz şekeri ve diğer 2 fosfat gurubundan oluşan yapıdan kopuyor. Bunun sayesinde düşünüyor, gülüyor ve ağlıyorum. Kendi kendime reçete: Bol bol bira iç. İyi gelir.

Her Temas İz Bırakır

Tuhaf rastlantılar, tuhaf temaslar
Önüne geçemediğim bir deliliğe dönüşmüş
Almış başını, gidiyor...


Hainsin, zalimsin Pilli Bebek. Yeter artık şu şarkının stüdyo kaydını yap. Tek düzgün kayıt bu elimizdeki. Sezon finaline de ne güzel oturmuştu. Dışı sevda, içi zindan olmayan bizlerin şarkısı bir yerde. Ne bileyim. Amirim, kırmızı vosvos, Şule. Ve bence diziyi özetleyen şarkıdır vesselam.

Pilli Bebek - Delilik.

14 Kasım 2011 Pazartesi

Delilik

Geçen gün gene yürüyorum. Yürürken bir yandan düşünüyorum “Her yer herkesleşiyor, herkes her şeyleşiyor.” sonra birden bir amca çıktı karşıma dedi ki “Evladım düzgün yürüsene. Hem şu saçını da kestir. Ne o öyle?” dedi. Sinirlendim çaktırmadım “Düzgün yürüyemiyorum amca. Otolit taşları izin vermiyor. Yerinde duramıyor. Oysa ki biyolojiye göre düz durmaları lazım. Evrim var biliyor musun amca? Richard Dawkins okudum. O öyle söyledi. Amca neden kasket takıyorsun? Neyse iyi günler amca.” dedim yoluma devam ettim. Az gittim uz gittim PTT’nin yanından geçerken yerde yatan köpeğe eğildim. “Hep yatıyorsun da sen kalk bi kedi kovala gençliğin çürüyor.” dedim. Beni anlamış gibi kalktı gitti. Çocukken hep tırnağımın kenarındaki deriyi koparırdım. Kanardı bir sürü. Az önce gene kalkmış. Kopardım. Küçüklüğüm aklıma geldi. Hâlâ kanıyor silmedim. Saçlarım neden böyle? Neden sadece arkaya yatıyor? Yana yatınca kabarıyor. Belki biraz daha uzayınca ağırlığıyla düşer aşşağıya doğru. Aynaya bakınca karşımda bir eroinman görüyorum sanki. Ya da uykusuz ne bileyim. Çökmüş surat, mosmor göz altları. Ben yakışıklı değilim, olmaya da hevesim yok. Delimanyaanın tekiyim. Hem deli hem manyağım. Deliliğim akıllı bir delilik. Arada bir oluyor. Olunca da böyle fırlıyor. Günce yazmayı hiç beceremedim. Maksimum 3 gün ard arda yazdım. Arkası yok. Üşüyorum. Çok üşüyorum. İçim üşüyor. Dışım değil. İçim. Yazdıkça yazasım geliyor. Konu bütünlüğüne koyayım. Az önce yatağımda yatmış düşünürken kendi kendime dedim ki “Yazacaksın. Hiç durmadan yıllarca yazacaksın. Yazdıkların beş para etmez; ama sen gene de yazacaksın. Yazmaya devam et.” Bugün çok sevdiğim bir ağabeyimin doğum günü. Bütün bir yazımı onunla geçirdim desem yeridir. Benden çok yaş büyük ama biz çok iyi arkadaşız. Geçen gün sabahlamak için uyanık kalmaya çalışıyordum. Elimde kahve fincanı, karşımda televizyon öylece bakıyoruz birbirimize. Televizyonda suratlar var ama ben onları pek önemsemiyorum. Zaten onların da beni önemsediği yok. Bazen şu tuvaletlerdeki el kurutma makinesini kırasım geliyor. Beni görmezden geliyor çünkü. Ben deliyim. Deliliğimi saklama ihtiyacı duymuyorum. Hepimiz deliyiz. Bazılarımız biraz daha fazla deli. Beni sizler delirttiniz. Ben siz insanlar yüzünden bu haldeyim. Ben insan değil, deliyim. Delinin önde gideniyim. Beni kimse sevmez ben severim, ben gelirim bana gelmezler. Ha olur da es kaza gelirlerse onlar deli olmayan anımda gelirler. Deli anımda giderler. Ben deliyim. Hepinizi seviyorum. Siz beni önemsemiyorsunuz. 

Arkadaşlık, The Beatles falan

1 yılı aşkın süren arkadaşlığın, The Beatles şarkıları dinlemenin, birbirimize Paul ve John olarak hitap etmelerin sonucudur.

İyi ki varsın Baran Can! İyi varsın Paul!