Adam ve kadın tek kişilik yatakta birbirlerine sarılı halde yatıyorlardı. Güneş doğmuş, pencereden üzerilerine vuruyor. Toz zerrecikleri uçuşuyor. İkisi de o anın güzelliğinin tadına varıyordu. Kadın konuşmak istiyordu; ama anın güzelliğini de bozmak istemiyordu. Sonra cesaretini topladı:
“Kuşların kanatları… Maviye dokunuyor, sonra yanıyor ve kırmızı oluyor. Hepimiz ölüyoruz.”
“Peki ya kuşların kanatları ne renk?”
“Kuşlar saf, güzel, temiz ve doğal. Rengi de öyle beyaz olsun.”
“Beyaz saf mıdır gerçekten?”
“Değil midir?”
“Sence?”
“Ya da bize öğretilen odur.”
“Aynen öyle bize öğretilen odur. Peki soru şu: Bize öğretilen her şey doğru mudur?”
“Peki ya kuşların kanatları ne renk?”
“Kuşlar saf, güzel, temiz ve doğal. Rengi de öyle beyaz olsun.”
“Beyaz saf mıdır gerçekten?”
“Değil midir?”
“Sence?”
“Ya da bize öğretilen odur.”
“Aynen öyle bize öğretilen odur. Peki soru şu: Bize öğretilen her şey doğru mudur?”
Kadın rahatsız olduğunu belirten bir şekilde kıpırdandı. Adam çetin cevizdi. Ne dese bir cevabı vardı. Aslında sevmez böyle adamları; ama onda onu çeken bir şey vardı. Adını koyamadığı bir şey.
“Bazıları doğrudur.”
“Bence en saf renk kırmızıdır. Çünkü kan kırmızıdır.”
“Kan saf mıdır?”
“Değildir; ama saf yaşam için gereklidir. Ayrıca kan dolaşımın hızlıysa üşümezsin.”
“Ayaklarımda pek az dolaşıyor o vakit.”
“Bence en saf renk kırmızıdır. Çünkü kan kırmızıdır.”
“Kan saf mıdır?”
“Değildir; ama saf yaşam için gereklidir. Ayrıca kan dolaşımın hızlıysa üşümezsin.”
“Ayaklarımda pek az dolaşıyor o vakit.”
Adam gülümsedi, kadının alnından öptü. Kadının yüzüne memnun bir gülümseme yayıldı ve konuştu:
“Ayakların üşürse rahat edemezsin. O halde kan rahatlamak için de gereklidir.”
“Rahatlamak için tek gereken bir öpücük bence.”
“Tek gereken olmamalı tanımı. O anın getirisine bağlı biraz bence. Bir çok şey gerekebilir rahatlamak için.”
“Tek ihtiyacımız küçük bir öpücük.”
“Ama evet sözüm yok, öpüşmek rahatlatır.”
“Rahatlamak için tek gereken bir öpücük bence.”
“Tek gereken olmamalı tanımı. O anın getirisine bağlı biraz bence. Bir çok şey gerekebilir rahatlamak için.”
“Tek ihtiyacımız küçük bir öpücük.”
“Ama evet sözüm yok, öpüşmek rahatlatır.”
Hafifçe yükselerek adamın dudaklarından öptü. Ayaklarının ısındığını hissetti. Açık pencereden giren sabah rüzgarı saçlarını havalandırdı. İkisinin de kalkmaya niyetleri yoktu. Kadın gene konuştu:
“Dudaklar ısınır, yürekler hızlanır nefesler karışır, öpücük hafif meşrep kafaların en güzel sebebidir.”
“Yürek hızlanırsa insanın hareketleri hızlanır. Buna adrenalin diyorlar. Hormonmuş sanırım.”
“Hormon mu?”
“Evet, biyolojik bir şey.”
“Ben edebiyat okudum bilmiyorum.”
“Yürek hızlanırsa insanın hareketleri hızlanır. Buna adrenalin diyorlar. Hormonmuş sanırım.”
“Hormon mu?”
“Evet, biyolojik bir şey.”
“Ben edebiyat okudum bilmiyorum.”
Bu sefer adam kadını dudaklarından öptü. Hiçbir şeyi önemsemedikleri şu 20 dakika onlar için bir ömre bedeldi. O an, sadece o an ikisi birden mutluydular. Bir daha hiç olmadılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yapıştır!