Anlatamıyorum kendimi kimseye. Anlatmaya başlayınca dikkatleri dağılıyor fark ediyorum bunu. Bunu fark ettiğimden ötürü hevesim kaçıyor. Hevesim kaçınca canım sıkılıyor hâliyle. Balkona çıkmak istiyorum. Balkona çıkınca esiyor, serin, güzel-sanırım tek güzel şey- ve bir sigara istiyor canım. Sigara içince boğazım kuruyor. Boğazım kuruyunca bir bira açıyorum. Bira açınca da anlatmak. Ve bunlar bir kısır döngüye dönüşecek diye korkuyorum. A4 yaprağın üstüne eğilip bir şeyler yazmak istiyorum. Kedi yaralandı, kediyi sevmek istiyorum. Tüm gece başında bekledim, çok kan kaybetti. Kanamasını ellerimle durdurdum. Zor bir geceydi, o gece sesine sığınmak istediğimi arayamadım. Çok koyuyor, artık acıtmıyor. Alıştı acıya. Acısa da biraz sonra hissizleşmeye başlıyor zaten. Kanım, akmayı keseli çok oldu. Yaraları koparmama rağmen(biliyorum, hiç sevmiyorsun bunu) kanamıyor. Yalnızlaştım, kendimi kapadım. Kuyuya geri dönüyorum. Çıkmaya değer bir şeyler olursa çıkacağım. Boş yere kuyudan çıkmak istemiyorum. Kaçıyorum kendimden, kendimi görmek istemiyorum.
Geçen gece 5 km yolu bir buçuk saatte yürüdüm. Üstelik sarhoştum. Canıma değsin.
Geçen gece 5 km yolu bir buçuk saatte yürüdüm. Üstelik sarhoştum. Canıma değsin.
Nerval'in beni ilk duydugumdan bu yana çok saran bir siiri vardır:
YanıtlaSilHepsi geçti küçük kız, hayat da, kuşlar da.