4 Mayıs 2012 Cuma


Elimde olmadan hüzünleniyorum artık.
Devşirme hüzünlere gebe beynim
Konu ben değilim,
Hiç ben olmadım.

Konu sensin, neleri seversin
Nelerden hoşlanırsın?
İstersen seninle tekrar konuşurum.
İstersen senin için de yazarım.
İstemezsen beni bir daha görmezsin.
Yavaş yavaş yitersin.
Neyse ki taksiler sabaha kadar çalışıyor.

Elimde olmadan, kitaplara kayıyor gözüm.
Demirden yapılma ellerinle, üzerimi kapamışsın fanus misali.
Ve ben, kendimde olmadan seni sevmeye devam ediyorum.

İntihar maviliğinde görüyorum yaşantımı,
Çınlayan notaların arasından en sevdiğimi duyuyorum.
Çikolata gibi, yeşil gibi, engizisyon gibi.
Keskin, tatlı ve yumuşak.
Kendim, atonal bir dizi tutturmuş ıslıkla, onu çalıyor.
Radyoda en sevdiğin şarkı çalıyor.
Beynimde, söylediğin güzel sözler çalıyor.
Sokakta bir çocuk, fırından ekmek çalıyor ve
Yaşam tüm boktanlığıyla akıp gidiyor.
Bu şehirde pazar günleri,
Yürüyen merdivenler çalışmıyor.

Geçmişten gelen hüzünlü bir ses gibidir artık ayrılık,
Nihavend makamında özlüyorum seni.

Gittikçe derinleşiyor, ilerledikçe zorlaşıyor.
Yaralarım senden önce de vardı.
Ve ben, tam yarım saattir aynı şarkıyı dinliyorum.
Ayrılmadık bile, senle ben bile olmadık henüz.
Ancak seni sevmek, ölesiye sevmek,
Ayrılıktan beter acılar getiriyor.
Ve ben hayal kırıklığının başkentinde,
Kafamda kasketim, üzerimde parkam
Ellerim ceplerimde, yağmurda ıslanıyorum.

İnsan üzülmek istediği için üzülüyor bazen,
Bazense istediği kadar uğraşsın üzülemiyor.
Bir an gelip, göz yaşının akması için uğraşsa da,
Nafile. Hayat, daha ağır basıyor.
Ve ben, şehrin tüm sokaklarını arşınlıyorum.

Neyse ki, taksiler sabaha kadar çalışıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yapıştır!