Pablo üzerine büyük gelen parkası ve siyah kasketi ile yolda yürüyordu. Sokağın köşesinde kendini bekleyen Alfredo’ya doğru yürüdü. Gece nemliydi ve Alfredo’nun içtiği kaçak tütün kokuyordu. Pablo yaklaşınca kasketinin ucundan tutup yukarıya kaldırdı:
“Tütün demek, ne oldu hazır sarılmış sigaralarla aranda bir sorun mu var?”
“Değişiklik iyidir.”
“Hiç sanmıyorum.”
“Değişiklik iyidir.”
“Hiç sanmıyorum.”
Cebinden plakasını alıp bir sigara çıkardı, ağzının kenarına koydu ve ateşledi. İlk nefesle her şey daha berrak bir hale geldi. Alfredo, Pablo’nun gözünün içine bakıyordu. Pablo “Ne var?” dercesine bir hareket yaptı.
“Kararlı mısın Pablo? Biliyorsun kolay olmayacak kaçman bile gerekebilir.”
“Hayatımda hiç olmadığım kadar kararlıyım.”
“Bunu daha önce de söylemiştin.”
“Sahi mi? Ne zaman söyledim?”
“İki sene önce barda oturan kadınla tanışmak istediğini söylediğinde.”
“Sen iyi bir dostsun Alfredo.”
“Sen de öyle Pablo.”
“Hayatımda hiç olmadığım kadar kararlıyım.”
“Bunu daha önce de söylemiştin.”
“Sahi mi? Ne zaman söyledim?”
“İki sene önce barda oturan kadınla tanışmak istediğini söylediğinde.”
“Sen iyi bir dostsun Alfredo.”
“Sen de öyle Pablo.”
Sarıldılar ve sigaraları bitene kadar konuşmaya devam ettiler. Pablo, elini selam verir gibi kaldırıp kasketinin ucuna dokundurdu. Elini cebine attı ve ilerledi. Önce sola döndü, düz gidip önünde insanların sigara içtiği ve bir kaç fahişenin müşteri beklediği bara girdi. Uzun zamandır bekliyordu bu anı ve hedefinin bu barda olacağına dair kesin bir bilgi almıştı.
“Bira.”
“Hemen efendim.”
“Hemen efendim.”
Gerçekten de hemen getirdi birasını. Şaşılacak şey doğrusu. Hiçbir zaman bu kadar çabuk bira gelmezdi. Üzerinde durmadı, yudumlamaya başladı. Gece devam etti, Pablo bira içip barda çalan şarkıları dinledi. Hedefi kalkınca o da kalktı. Yavaş hareketlerle sarhoş gibi sallana sallana dışarı çıktı. Kasketini kafasına taktı, parkasının yakasını düzeltti ve bir sigara yaktı. Hedefi ilerledi, o da hedefini izledi. Tam loş bir sokağa geldiklerinde koşarak adamın yanına gitti. Adam bir anda beliren Pablo’yu görünce altına doldurdu.
“Sen şehrin tüm pisliği ve kötülüğünü barındıran kişisin. Sen yerel bir hainsin. Bizi, bizim gibileri asıl düşmana teslim ediyorsun. Seni şu an tutukluyorum.”
Cebinden tabancasını çıkardı ve adamın alnında dayadı. En tatlı sesiyle “Diz çök bayım,” dedi. Adam şaşkın bir halde söyleneni yaptı.
“Evet bayım tutuklusunuz ve burası, yani şehrin loş sokakları bizim mahkemelerimizdir. Bu geceki yargıcınız, gardiyanınız ve celladınız benim. Sizinle tanışmak güzeldi. Cezayi uygulamaya geçmek istiyorum. Yaptığınız tecavüzler, öldürttüğünüz güzel insanlar, babasız bıraktığınız çocuklar ve bilhassa dostum adına sizi ölüm cezasına çarptırıyorum. Herhangi bir son sözünüz var mı?”
“Merhamet et, sen insansın insani duygularınla hareket ediyorsun. Merhamet duygunu kullan yalvarırım.”
“Merhamet duygumu 8 yaşımda kaybettim. Ayrıca 8 yaşımdan itibaren masallara inanmıyorum. İyi geceler bayım.”
“Merhamet et, sen insansın insani duygularınla hareket ediyorsun. Merhamet duygunu kullan yalvarırım.”
“Merhamet duygumu 8 yaşımda kaybettim. Ayrıca 8 yaşımdan itibaren masallara inanmıyorum. İyi geceler bayım.”
Kulakları sağır eden tek el silah sesi, yere yığılan adam. Islak kaldırımlara karışan kan, dünyadan eksilen kötü adamın kafatası parçaları. Sahne böyleydi. Ve Pablo üzerine büyük gelen parkası ve siyah kasketi ile gecenin karanlığına doğru ilerledi. Evine gidince direk uyudu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yapıştır!