Ben iyi bir adam değilim. Hiç olmadım, olmaya gayret etmedim. En son birine aşık olduğumda arkadaşım kaza yapmıştı. Kaldırıldığı hastaneye gidiyordum. Bazen böyledir. En olmayacak anlarda insan âşık olur. Belki de o zamanlar birine âşık olmaya ihtiyacım vardı. O zamanlar bazı şeylere inanırdım. Bazı katı kurallarım vardı hayata karşı. O zamanlar küçük kız çocuklarının sevgisini bu kadar hissetmezdim. O zamanlar bir kız çocuğum olsun istemezdim.
“Saplantılısın. Geçmişe saplanıp kalmışsın. Dünya etrafında dönüyor gibi hissediyorsun.”
Belki öyleydi, belki değil. Cevap vermedim. Cevap verilecek bir soru yoktu ortalıkta. İnsan kendisiyle ilgili verilmiş bir yargıya nasıl cevap verebilir? O zamanlar bu sorunun yanıtını bilmiyordum. O gün hastaneye giderken radyoda çalan şarkıyı yıllar sonra bir otobüste dinledim. Dinlemiş olmam önemli değil. Otobüs küçüldü sanki. Konu hiç ben olmadım kendi hayatımda. Okuyacağım yeri ve zamanı bile babam belirlemişti. Sevmem gereken insanı arkadaşım tanıştırmıştı.
“İyi kızdır Başak. Sakın üzme.”
“Ben kimseyi üzmek istemiyorum.”
“Ama fark etmeden üzüyorsun.”
“Ben kimseyi üzmek istemiyorum.”
“Ama fark etmeden üzüyorsun.”
Gene diyecek bir şey bulamadım. Bazen böyledir, insan dut yemiş bülbüle döner. Şansa bak, o günün sabahında annem dut toplamıştı bahçeden. Kahvaltıdan sonra bir tabak dut yemiştim. Belki de ondan sustum, belki de ondan Başak’a ne kadar güzel olduğunu söyleyemedim, belki de ondan gözlerinden gözlerimi alamadım. Bilmiyorum, konu hiç ben olmadım. Konumuz hep diğerleri.
Talat’in kaza haberi geldiğinde Başak’ın yüzünde oluşan tabloya âşık oldum. Sonradan öğrendim bir zamanlar Talat’la sevgili olduğunu. Benimle, Talat’a tekrar yaklaşmamak için sevgili olmuş. Bazen böyledir, birisi gerçekten severken diğeri bir şeyleri unutmaya çalışır. Aleni tahrik unsuru, aleni cinayet sebebi. Bazen insan içinde cinayet isteğiyle boğuşur. Böyle anlarda bir bira içmek gerekir. Etrafta bir Smith & Wesson varsa ondan uzak durmak lazımdır. Smith & Wesson güzel bir cinayet aletidir.
“Bugün dolunay var Başak.”
“Hı-hı…”
“Pek ilgini çekti bakıyorum.”
“İlgimi çeken pek bir şey yok şu aralar.”
“Ne demek şimdi bu?”
“Hı-hı…”
“Pek ilgini çekti bakıyorum.”
“İlgimi çeken pek bir şey yok şu aralar.”
“Ne demek şimdi bu?”
Sustu, cevap vermedi. Bazen insanlar böyledir. Can alıcı yerlerde susarlar. Aleni tahrik unsuru. Babam bir keresinde “Asıl önemli olan bir’in yanına gelen sıfırlardır. Sen sayıyı oluşturan bir misin yoksa sayıyı büyüten sıfır mı? Ayrıyken bilinmiyor, yanındayken anlaşılıyor. 1’in yanına ne kadar sıfır gelirse o kadar büyür değil mi? Bunu unutma.” demişti. O an ne bir’dim ne de sıfır. Çünkü sıfır bile bir değer belirtir. Rasyoneldir. Ama sonsuz bir değer belirtmez, irrasyoneldir. Belirsizdir. Anlaşılması güçtür. O an sonsuzlaştım. Hiçbir şey demeden kalkıp gitti. Veda konuşmalarını beceremem ben. Başak da beceremiyordu.
Evime geldim, bir bira açtım oturdum bunları yazdım. Saat gecenin 2 buçuğu ve herkes uyuyor. Ben uyanığım. Oturdum sana, okuman için bunları yazdım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yapıştır!