Bundan üç sene kadar önce birine âşık olmuştum. Söyleyemiyordum. Lisedeydim, aptaldım, ezik bir tiptim. Güzeldi, zekiydi, konuşurken ağzından çıkan her kelimeyi yakalamaya çalışırdım. Ama olmazdı, bazen böyledir. İnsan ne kadar dinlemeye çalışsa da beceremez. Ben de öyleydim. Bir gün arkadaşımın gazıyla gittim konuştum. Ergenlik hormonu damarlarımda akıyor.
“Aslı sana bir şey söyleyeceğim, dinler misin?”
“Tabi ki Can. Söyle.”
“Ben seni seviyorum, senden hoşlanıyorum.”
“Ah… Özür dilerim.”
“Tabi ki Can. Söyle.”
“Ben seni seviyorum, senden hoşlanıyorum.”
“Ah… Özür dilerim.”
Kalktı gitti. Neden özür diledi anlamadım. Neden hiçbir şey söylemeden kalktı gitti bilmiyorum. Çok mu komik gelmişti ondan hoşlanmam? Neden öyle aptal gibi hissettim? Neden insanlar bana gülüyordu? Sonradan anladım. Arkadaşım dediğim kişi bana tezgah kurmuş. Kızın sevgilisi varmış; onlar da eğlenmek için bana böyle gaz vermişler. Bir köşede bekliyorlarmış. Beni öyle kalakalmış görünce bastılar kahkahayı.
Eve gidince kendimi odama kapadım. Normalde saatlerce başından kalkmadığım bilgisayarımı açmadım. Mahallede top oynuyorlardı. Normalde koşa koşa giderdim, gitmedim. Akşam yemeğine de oturmadım. Masa lambamı yakıp kitap okudum. Saatlerce. Sabah da hasta numarası yaptım. Gitmedim okula. Utanıyordum öyle bir şeyden. Çoktan okula yayılmıştır. “Duydunuz mu lan 10 Fen-C’deki Can, Aslı’yı seviyormuş. Hahaha!”
Her şey olup bittikten 3 yıl sonra neden bunları anlatıyorum onu da bilmiyorum. Belki de az önce radyoda o dönemde dinlediğim bir şarkı çaldığından herhalde. Ya da reddedilme duygusunu bu aralar çok yaşadığımdan.
Velhasıl kelâm, kız benle bir daha konuşmadı. Bana o tezgahı kuranlardan da intikamımı teker teker aldım. Bir daha bana yamuk yapamadılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yapıştır!