18 Aralık 2012 Salı

Taksi


Taksiye binmek istedim. Bindim de, yürüyecek mecalim yok. Zaten gecenin o saatinde otobüs de geçmez. En iyisi taksidir. Bazı yürüyen merdivenler şehirde sabaha kadar çalışır. Ama otobüsler çalışmaz. İyidir, taksiler iş yapar. Bir Karadeniz Türküsü çalıyor; ama ne olduğunu hatırlamıyorum, zaten önemli de değil. Karadeniz Türküleri hüzünlü olur. Karadeniz’in hüznünden mi kaynaklanır, hırçınlığından mı bilmem. Yöre insanına has herhalde.
Karanlığın ortasında uzaklara bakarsan göreceğin tek şey gene karanlığın kendisidir. Bu böyledir, aksini iddia etmek akla mantığa sığar mı bilmem. Hüzünlendim, insan hüzünlenir biraz. Biraz değil çok hüzünlenir. Belli etmez. Bu böyledir.
“Hayırdır abi, daldın?”
“Türküdendir.”
“Çok severim döndürür döndürür dinlerim her gün.”
“Hayırdır? Sevda meselesi mi?”
“Sorma abi.”
Sormadım, üstelemedim. O an konuşacak halde değildim. Benden büyüktü, 18 yaşındaydım; ama bana abi diyordu. En aşağı 26 yaşındaydı. Bu işler böyledir. Müşteri “abi”dir, “abla”dır.
Eve gittiğimde herkes yatmıştı, zaten geç gelirim demiştim. Kötü bir akşam geçirmiştim, bir de üstüne o türküyle taksicinin o hâli birleşince dayanamadım. Koyuverdim kendimi. Gittim dolabı açtım, sadece bira var. Tuborg Gold, açtım odamın kapısını kilitledim. Gece 1′di saat başladığımda, sonra uyuyakalmışım ağlaya ağlaya. Sabaha karşı uyandım, belim tutulmuş. Kalktım yerime yattım.
Bir sene kadar önce yaşadım bunu ve şuan karanlıkta oturup dururken aklıma geldi. Yazmak istedim, pek matah bir şey değil anlattıklarım. Ama o taksicinin yaşadıklarını düşündüm uyuyana kadar. Belki kızı vermediler, belki kızı kaçırdı geldi buraya bir ekmek kapısı bulana kadar taksicilik yapıyor. Ya da var bir ekmek kapısı, ama geçindirmiyor.
Belki de benim yaşadıklarım o kadar da sert şeyler değildir. Ruhani bunalımdan çok maddi bunalım vardır. Maddi bunalım derken illa parayı kastetmiyorum. Antalya’da soğuk bir geceydi, arkadaşımla kavga etmiştik. Tam kavga sayılmaz aslında; ama sonunda ikimiz de sarılıp ağlamıştık. Benim bunalımlarım belki o taksiciye saçma gelirdi. Ama, yaşıyoruz işte. Düşe kalka.

15 Aralık 2012 Cumartesi

Aylar sonra, soğuk bir Aralık gecesi işte. Tam 6 ay geçmiş üzerinden son ağlamamın. Ben oturmuş hüngür hüngür ağlıyorum. En son Haziran’da ağlamıştım. Nedenini söylemem. Sigaram yok, uyumak istemiyorum. Bir bira içip uyusam belki? Geçer mi, yoksa biter mi bilmem. Hiçbir şey beni artık ilgilendirmiyor gibi. Yarın geçer nasılsa. Geçer mi? Geçmez belki. Belki böyle kalırım. Dibe vurdum mu? Fiyasko mu bu hayat? Nedir ulan kaç kilo çeker yalnızlık?