26 Nisan 2015 Pazar

"benim yârim, memlekatın yarısı
gökte uçan durnam, kanadını burma
vay dudu dillim aman aman
yandı yüreğim aman aman
yandı ciğerim..."
            ~hozurdayor aşağı imaret arısı, kastamonu türküsü

20 Nisan 2015 Pazartesi

Emma, Luna ve Bursa

İki gecedir Emma ve Luna'yla uyuyorum. Öyle tatlılar ki, anlatamam. Geliyorlar uzanıyorlar yanıma, sıcacık. Hüzünlü biraz. Emma'yı çok özlemişim. Daha gelir gelmez öptü beni evde Emma. Kediler burnunu sürterek öpüyormuş. Ayakkabımı çıkarmak için eğildiğimde üst üste 3-4 kere burnunu burnuma sürttü. Luna ilk başlarda pas vermedi, ne de olsa yeni tanışıyoruz; ama hemen kaynaştık onunla da. Şimdi su sızmıyor aramızdan.

Seher'le Feyza kardeşleri yüz yüze tanıma fırsatım oldu sonunda. Feyza'yla sarıldık biraz. Babaları öldüğünde Seher'i aramıştım Feyza çıkmıştı. Fazla konuşamamıştım onunla. Kendimi kötü hissettiğimi söyledim bundan dolayı. Sarıldık bir şey demeden. Sonra eskiden konuştuk.

Çetin, Onur, Selim ve Turan'la tanıştım. Hepsi birbirinden enfes insanlar.

Bu gece gene yol var. Emma ve Luna'yla son saatlerim. Şimdi bunları yazarken Emma kucağımda, Luna ayaklarımın dibinde. 

16 Nisan 2015 Perşembe

Sırtımdaki kadim ağrı

Sırtım ağrıyor. Uzunca zamandır. Sebebini hâlâ çözemedim bilmiyorum, bilmek istemiyorum. Kalsın orada yaşadığımı hatırlatıyor. Sanki hatırlatan birsürü bokpüsür şey yok gibi. Yaşadığımı hatırlamak, acı çekmeme sebep oluyor. Dakikalar geçmiyor, saatler duruyor, günler sırada bekliyor. Fakat bir an yaşamaktan kopunca insan zaman nasıl da hızlı akıveriyor. Sonra birden uyanınca, önce ayılamıyorsun, sonra kafanı kaldırmaya çalışınca başın dönüyor. İşte o baş dönmesini her zaman yaşıyorum ben. Her an uykudan uyanır gibi... Ocakta yemeği unutmak gibi... İmlâ kurallarına uyayım derken saçmaladığın gibi... Bunun gibi şeyler işte. Olması gerekenin ne olduğunu biliyorum. Ama benim sırtım ağrıyor. Sırtım niye bu kadar çok ağrıyor?

Bu gece salonda yatsam mesela ya da tekli koltuklarda uyuyakalsam. Ne zamandır uyuyakalmıyorum koltukta. Eskiden çok olurdu. Sabah her yanım tutulmuş kalkardım. 2013 yazını hatırlıyorum. Ne güzeldi, 2011 yazından güzeldi en azından. Şimdi olduğu gibi hatırlayamıyorum. Not tutuyordum o yazdan önceki bahar. Karanlığa batmışım, balçığa bulanmışım, hareket edemiyormuşum. Şimdi? Kanatlarım kırık gibi hissediyorum. Geceleri yatağa girince göğsüm yanıyor. Sabah uyanınca göğsüm acıyor. Daha fazla acımaz herhalde diyorum, her seferinde daha fazla acıyor. Kedim her gün elimi yalıyor. Son bir haftadır hep benimle yatıyor. Yanımdan ayrılmıyor. Elim değince bile su kaynatmaya başlıyor.

Kaçış aramıyorum hayatımda. Kaçmak istemiyorum. Düşüncelerimi toparlayamıyorum. En toplu hâli şuan, kaybetmek istemiyorum. öncekiakşamiçinkusurabakmasarhoştum. Sırtım ağrıyor gene. Ayaklarım buz tutmuş. Oysa hava ılık, güzel bir bahar akşamı işte. Benim için herhangi bir gün. Düşüncelerim diyordum. Başladığım yerde değilim. Çok yol katetti(k)m. Yadsınamaz. Haybeye geçmedi günler. Gençliğimiz haybeye gidiyor; ama günlerimiz boşa geçmedi. Müspet menfi bir düşünce biçimi. Ama kader hiçbir zaman müspet olmadı ki. Nankörlük etmeyeyim, oldu.

Baktırdığım fal geldi aklıma. Bir kısmının çıkması için içten içe umut ettim. Tuttu da. Ama diğerleri de tuttu. Şimdi bir tane kaldı söylediği. O da çıkarsa helal olsun Caner Abi'ye! Sana hiç söylemediğim bir tanesi vardı. Neyse, boşver, sonra anlatırım. Burada olmaz. Sırtım ağrıyor. Dünyayı sırtlanmış Atlas gibiyim. Fakat Atlas beni görse alay eder, sinirlenir. Sillesini yemek istemem. Atlas bu, vurdu mu kan çıkartır.

Bak gene kendimden uzaklaştım görüyor musun? Konuya kendimden girmeye çalışıyorum her seferinde, her seferinde beceremiyorum. Ne istediğimi biliyorum ama. Ne düşündüğümü, ne hissettiğimi biliyorum. Ve hepsinin üzerinde oturup uzun uzun düşündüm. Çok zaman buldum kendime.

Kafamı kaldırdığımda görmek istediklerimi göremiyorum. Görmem gerekenleri görüyorum. Çok can sıkıcı. İçimden hiçbir şey yapmak istemiyorum. Yarın akşam konser var, konser sonrasında Abbas yolcu, Bursa'ya... Birkaç gün ortalıktan kaybolacağım. Daha sakin düşünürüm. Burası çok fazla bozucu sinyal yayıyor.

İtiraf edeyim, biraz sarhoşum. Bunları yazıya dökmekte zorlanıyorum. Sarhoşken daha berrak geliyor gibi insana; ama sadece bir güvenlik şeridi kopması sarhoşluk: Bilinç! Bilinç ortadan kalkınca her şey pat pat dökülüveriyor ortaya. Bu olmadan da olması gerekir bunun; ama tartmaktan kaba aktaramıyorum. Canım sıkılıyor, canım acıyor.

https://www.youtube.com/watch?v=Jkl67ojUPB4

"utan, utan, utanmayan insan olur mu lan?"

"kuyuya taş atanın peşinden
atlayana bak
yalanla hile hurdayla binayı
katlayana bak
ömrümüzün en güzel yıllarına 
patlayanın ne evinde bir ayna var
ne içinde bir yürek
gençliği haybeye yenmiş 
yorgun ve yalnız nesil
birbirini buldukça
düşmedi, düşmeyecek"

13 Nisan 2015 Pazartesi

Hep hayalini kurduğum Kurtuluş Parkı, Cebeci, Mamak, Tuzluçayır. Bir seferde hepsini görmenin mutluluğu da ayrıydı. Buruktu biraz; ama güzeldi.

12 Nisan 2015 Pazar

durum raporu

Her şeyin üst üste gelmesi biraz çalışılmış gibi hissettirmiyor mu? "Yok artık be" dedirtecek derecede. Tesadüf mü karma mı ne boksa işte. İçine edeyim böyle tesadüfün de karmanın da. Onlara niye kızıyorsam. Sonuçta benim hareketlerimden kaynaklı şeyler. İllâ birine kızacaksam kendime kızmalıyım. Bir köşeyi dönüyorum, bir balkona bakıyorum kafamı kaldırıp. İçim acıyor gördükçe balkonları. Kedim sinirlerimi bozuyor daha fazla kablo dişleyip bozarsa ben de onu bozacağım.

Konuşacak birini istedim dün gece. Evdekiler olmuyor. Evde ben hariç dört kişi daha var; ama olmuyor. Zaten ikisi sevgili, diğer ikisi de goygoy yapıyor ne anlatmaya çalışsam. Ciddiyetimi takan yok anlayacağın. Sonra kendimi odaya kapatınca kızıyorlar. Ortamın neşesini kara delik gibi çekmek istemiyorum. Elimin üşümesi onlar için bir şey ifade etmiyor mesela. GÜRÜLTÜ! Başka bir şey değil. Konuşacak birini istedim dün gece, Devran'la konuştum. O da senaryoyla ilgileniyormuş. Fazla konuşmadık. Kalakaldım, ayakta sallandım.

Üç senelik alışkanlık kolay değiştirilmiyor. Hatta belki daha fazla. Yedi yıl gibi bir süre. Evden çıkmazdım haftasonları. Annem zorla çıkartırdı. Ne yapacağımı bilmezdim ki. Yaz haricinde evden pek çıkmazdım. Niye bilmiyorum, yalnız başıma çıkmak istemediğimden diye düşünüyorum. Şimdi de öyle gidiyor. İki gündür çıkmadım dışarıya. Sınav olmasa yarın da çıkmam. Çıkınca pir çıkıyorum çünkü. Saatlerce günlerce dönmek istemiyorum eve. Bilmiyorum bunun üzerine düşünmeye karar verdim.

Sınavlar bitsin, iki-üç gün atacağım kendimi başka şehre.

Bu evden sıkıldım

Bu şehirden de sıkıldım.

Bu şehir beni en başından beri istemiyordu zaten.

üst üste, yığılmış, kalmış.
ipin ucu çoktan kaçmış