29 Temmuz 2011 Cuma

Tercihler, sınav ve delimanyaa.

Biliyor musunuz? En zoru tercih yapmak. Her alanda kesinlikle. Üniversite ve bölüm seçmek sınava hazırlanmaktan daha zor.

Şu an çok salak bir dönemdeyim(karnım aç). Babamın sözü aklıma geliyor sürekli: "Seçtiğin güzel şehirde 4 yıl okuyacaksın. Seçtiğin üniversitede 4 yıl okuyacaksın; ama seçtiğin mesleği 40 yıl yapacaksın."

Suratıma tokat gibi patlamadı desem yalancı olurum.

Bir de etraftaki insanların "Ay şurası da güzel.", "Ay orayı yazma!" söylemleri beni GERİYOR(hala karnım aç. Sandviç yapcam sanırım. Kekikli domates ohh...)! Sizden ben tavsiye istemedim. Sırf bu yüzden tercihlerimi yaptım diyorum artık.

Çok endişeliyim. Sınava daha iyi hazırlanabilirdim. Yapamadım ama. Olmadı yani. 1 sene daha beklemeye de bünyem izin vermez. Ama şunu biliyorum ki nereye gidersem gideyim orada gittiğimin en iyisi olmalıyım. En birinci ben olucam! Nihehahooo!

Neyse, Melda Abla'dan da yazı sözümü aldım. Tercihlerimi tekrar gözden geçirmeye karar verdim. Kendi istemese de bir yerde tercih robotu oldu ehehe :D

Ya benim hala karnım aç.

-Kaptan Tamam-

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Sabahtan beri delimanyak bir playlist dinliyorum.

Here we go now!

Cat Power - I Found a Reason.
Bob Marley - Sun is Shining.
Rufus Wainwright - Across the Universe(En iyi COVER!)
Joan Baez - Donna Donna.
Edith Piaf - Tu es partout.
Edith Piaf - La vie en Rose
Janis Joplin - Me and Bobby McGee.
Nat King Cole - Unforgettable
Jack Johnson - Breakdown.
Jimi Hendrix - Voodoo Child.
Bob Dylan - Like a Rolling Stone.
H.I.M. - Gone with the Sin
Gripin - Böyle Kahpedir Dünya.
Mor ve Ötesi - Yardım Et.
Mor ve Ötesi - Cambaz.
AC/DC - High Voltage
AC/DC - Back in Black
Ruhi Su - Evlerinin Önü Mersin.
Rage Against the Machine - Wake Up.
Marilyn Manson - Rock is Dead
Massive Attack - Paradise Circus.
Thom Yorke - Analyse.
Ludwig van Beethoven - 7. Senfoni.
Antonio Vivaldi - Four Seasons - Summer.
Tanju Okan - Koy koy koy.
Kardeş Türküler - Burçak Tarlası.
Titanic - Ballad of a Rock’n Roll loser.
Mor ve Ötesi - Daha Mutlu Olamam.
Neşet Ertaş - Yanıyorum.
Vega - İz Bırakanlar Unutulmaz.
Yeni Türkü - Maskeli Balo.
The Smiths - Please, Please, Please let me diye gidiyor lan çok uzun!
Aytekin Gazi Ataş - Üryan Geldim.
Pilli Bebek - Gündüz Yüzlü Kız.
Pilli Bebek - Bak.
Dead Poetic - Taste the Red Hands(Hardcore iyidir.)
Nickelback - Savin’ me.
The White Stripes - Seven Nation Army(couldn’t hold me back!)
The Beatles - Hold me Tight.
Nirvana - Lounge Act.
Amy Winehouse - Back to Black[AMY :’((]
Placebo - The Bitter End.
Yann Tiersen - A Quai.
Kings of Leon - Back Down South
Aşık Veysel - Güzelliğin On Para Etmez.
Akeboshi - Wind.

Kekremsi, fıkramsı.

Adam aynı anda 3 kadınla berabermiş. 3’ünden biriyle evlenmek istiyormuş ama hangisi olacağına karar veremiyormuş. 3’üne de 5 biner dolar vermiş.

1. kadın bu parayla kendini kuaföre atmış. Kıyafetler almış kendini güzelleştirmiş adama “Sana güzel görünmek için yaptım.” demiş.

2. kadın adama çok yararlı hediyeler almış ve “Her şeyim senin için.” demiş.

3. kadın ise parayı borsaya yatırmış. Aylık repodan bir sürü para kazanmış. Adama 5 bini geri verip kalan parayla ortak hesap açmış. “Her şey geleceğimiz içindi.” demiş.

Soru: Peki adam hangi kadınla evlendi?

Cevap: En büyük göğüslü olanla elbette!

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Kusmuk.

Kusmanın edebiyatı olur mu? Bence olur. Bence edebi metinler zaten kusmuk gibi ortaya çıkarlar. Bir anda ve istemiz.

Eski sevgiliyi düşünülerek içilen gecenin sabahı gibi. Bir yakınını kaybettiğin haberi geldiği andaki gibi. Fazla yükleme yaptığındaki gibi.

Ve öyle bir ortaya çıkar ki kıyıda köşede ne kalmışsa atarsın. Önce çok kuvvetli gelir. Kendini A4 kağıta zor atarsın. Bir yandan masaya tutunursun. İlk dalga geçtikten sonra rahatladığını sanırsın; ama daha bitmemiştir. 2. dalgayla beraber kafanı tekrar kağıda gömersin. Öğüre öğüre yazarsın. Bir süre sonra kusulacak bir şey kalmadığını zannedersin. Gider bir şeyler yemeye çalışırsın, televizyon izlersin. Akşama doğru son dalga gelir ve o son dalga en kuvvetlidir. Boğazın yırtılırcasına çıkar kelimeler kaleminden.

Ve sonra herkes halini görür, seni kucaklar, kekik suyu içirirler. Mutlu olursun taa ki bir sonraki kusmuğa kadar.

15 Temmuz 2011 Cuma

Cesaretsiz insanı sevmem.

Yani insan cesur olmalı. Dik durabilmeli. Bir rüzgar estiğinde hemen eğilip bükülmemeli. “Öldüm, bittim ben bir daha düzelmem.” dememeli.

Lafta cesur olmamalı. Etrafına posta koyup da kendi içerisindeki küçüğe yenilmemeli. Lafında ve hareketlerinde, teoride ve pratikte(praxiste) cesur davranmalı. Eksik dememeli hiçbir şeyi.

Sevdiğini haykırabilmeli korkmadan. “Ulan seviyorum seni be! Ulan nereden inceldiyse oradan kopsun be!” diyebilmeli. Etrafındaki baskılara direnebilmeli. İçinde kopan kendini beğendirme fırtınasını dizginleyebilmeli.

Bu tür insanlardan yani bunları yapmamalı dediğimi yapan insandan nefret ederim.

Ya hu anlasana! Kısaca kendimden nefret ederim!

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Eski sevgililerimi hatırlamaktan yeni bir sevgilim olamayacak sanırım.

Şimdi de 4 yıl önceki sevgilim tekrar yazlığa geldi. Arkadaşlarla beraber sahile indik. O da vardı tabi; ama gene de onu daha az özlemişim. Yanı 4 yıl öncekini.

Güzel güzel şarkılar türküler söyledik. Göndermeler vardı tabi ki:
"Yandırdın gönlümü aman, ey kaşları keman, bu derdime inan
Sensiz yaşamam imkansız, ey sevgili cânan, bu derdime inan."
Üzerine alındı mı bilmem ama ben alınmamasını isterim. Ona demedim çünkü. Olmayan, tanışmadığım sevgilime söyledim.

Şimdi bu 4 yıl önceki sevgilime gelsin:
"Söyle buldun mu aradığın aşkı?"
Bu da bir önceki sevgilime:
"Sevdim inanamayacağın kadar seni esmer kız."

7 Temmuz 2011 Perşembe

Başucu Kitaplarımız.

Hepimizin bir başucu kitabı olmuştur. İnkar etmeyelim. Oldu. Olmadı diyen yalancının önde gidenidir. Onun saçları dökülsündür. Nemli odalarda kalsındır ve bir daha denizi görmesindir.

Şimdi ben kendiminkilere başlıyorum o zaman.

1-) Franz Kafka - Dönüşüm.
Senelerdeeen... Geçen sene. Mayıs Ankara'dayım. Kuzenimle beraber geziyoruz. İşten çıkmıştı o. Kitapları ve kitap okumayı seven birisidir kendisi. Canım bak ne kadar özlemişim. Arayayım yarın neyse. D&R'a girdik bakıyoruz kitaplara. "Sana bir kitap önerebilir miyim?" dedi. Durur muyum? Tabi tabi neden olmasın diyerek düştüm peşine. Aldı kitabı elime verdi. "Bu kitabı oku. Başucu kitabın olmazsa gel beni döv." dedi. Güldüm geçtim; ama eve gelir gelmez okumaya başladım. Kesinlikle harikaydı. Yani daha önce okuduğum hiçbir kitap gibi değildi. Farklıydı ve o sıralarda beni içine alan karamsarlığı çok güzel yansıtıyordu: "Gregor Samsa bir gün uyandı ve kendini böceğe dönüşmüş olarak buldu"

2-) Nikola Ostrovski - Ve Çeliğe Su Verildi.
Bunu bana babam önermişti. Sovyet Devrimi'nin arifesindeki Rusya. Devrim öncesi yaşanan sancılı dönem ve ardından gelen Çar öldü, Bolşevikler Kışlık Saray'ı ele geçirdi haberi gelir. Kahramanımız Pavel Korçagin henüz bir çocuktur; ama olanların farkındadır. Böyle işte sonra bu çocuk da bolşevik oluyor falan. Beni asıl etkileyen Pavka'nın kişiliğinin bana benzemesiydi. Bendim o utangaç, hareketli ve korkusuz çocuk. Bundan oldu.

3-) Marc Levy - Özgürlük İçin.
Tarih 1940'lar. İşgal altındaki Fransa. Anti-Semitizm ve Faşizm tüm Avrupa'da insanlara kan kusturuyor. 1789'dan beri Cumhuriyet'le yönetilen Fransa, İspanyol İç Savaşı'nı ve Franco'nun Faşizmini yaşamış ondan kaçan göçmenlerin ve Mussolini'nin Kara Gömleklileri'ni bilen İtalyan'ların, Wehrmacht'ın ezip geçtiği Polonya, Belçika ve diğer Avrupa ülkelerinden kaçan Yahudi'lerin bir nevi toplanma yeri oluyor. Mareşal Petain de kayıtsız şartsız teslim belgesini imzalayınca göçmenlerden 17-21 yaş arasındaki gençler birleşip 35. Takımı kuruyorlar. Gerçekten yaşanmış olması ve Nazi Uçaklarını bisikletle düşürebilen gençlerin olması, etrafındaki tüm baskılara rağmen gülümseyebilmeleri, gençliklerinin baharında "Yaşasın Fransa!" diye bağırarak ölmeleri beni çok etkilemişti. Bu yüzdendir başucu romanım oldu kendisi.

4-) Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna.
Bu kitap üzerine yazsak 4 cilt roman olur. Pek muhterem kişilik Mega Süpersonik Sam'le ortak kitaplardan 1.'sidir. Onunda bir çok diyeceği olacaktır bu kitapla ilgili; ama ben korkuyorum bu kitap hakkında konuşmaktan. O kadar saf ve temiz ki ne söylersem söyleyeyim kirletecekmişim gibime geliyor. Şunu söyleyebilirim sadece. Ne zaman kadın-erkek ilişkilerini hatırlasam ya da eski sevgilimle ne zaman tartışsam bu kitabı okudum. Çok iyi geliyor. İnsan ilişkileri üzerine harika bir kitap.

5-)Barış Bıçakçı - Bizim Büyük Çaresizliğimiz.
En güzelini en sona sakladım. Her sayfasında suratıma tokat gibi patlayan cümleler beni bu kitabı başucu romanım yapmaya sevk etti. Mega Süpersonik Sam'in büyük tavsiyeleri sonucunda aldım. Ve hiç de pişman değilim. Abla gerekirse evini temizler, bulaşıkları yıkarım. İşçin olurum; yeter ki sen bana kitap öner. Yemek de yaparım euheuhe. Neyse. Bu kitapta aslında soyutlamalar, somutlamalardan fazla. Sevmezdim böyle kitapları. Devrimciyiz ya somut kanıtlar olmalı önümde! Ütopyalar sadece aptallar içindir! Neyse ki hala Devrimciyim; ama devrimci olmanın aslında bir yerde hayal kurmak olduğunu, hayallerini gerçekleştirmek olduğunu anladım. Kitapta beni yere seren cümle ise şu oldu: "Masatenisi ve bilardoda sen yenerdin, langırtta ben. Ayrılık ikimizin birden canına okurdu." Nasıl bir cümledir bu? İlk defa bir insanı sadece kurşunla ya da kılıçla öldürmek gerekmediğini; yeri geldiğinde bir sözle öldürebileceğini anladım. Ne zaman çekilmek istesem okuyorum tekrar ve tekrar.

Ben buna Harry Potter ve Yüzüklerin Efendisi serilerini de eklemek istiyorum. Bir de şiir kitabı. Cemal Süreya'nın Sevgi Sözleri.

Yapmaya çalıştım bir şeyler. Olduğu kadar :)

5 Temmuz 2011 Salı

Yazım geldi! Tutmayın küçük enişteyi!

Şu sevgi denen şeyden korkacaksın. Ona yaklaştıkça, içini açtıkça, ona yöneldikçe seni ele geçiriyor. Sonra da form değiştiriyor. Aşk olabiliyor mesela, ya da çok fazla sevgiden dolayı acıya dönüyor. Ama her halükarda aşırı sevgi felakete yol açıyor.

Sonra sen toparlayamıyorsun ki. Karşıdaki değil. Onun zaten umrunda değilsin. O seni sıradan bir arkadaş olarak görüyor; ama sen ona kardeşinden daha yakın olduğunu düşünüyorsun. Ve bir gün gelip tekmeyi yediğin zaman yerde yuvarlanıyorsun.

Aşık oluyorsun sonra. Her şey güzel derken karşı tarafın beklenmedik bir hamlesi seni gene nakavt ediyor. Oysa ki senin hayallerin vardı değil mi? Bu sefer farklıydı. Tanıdığın hiçbir kıza benzemiyordu. Farklıydı. Farklı olduğun için sevdin onu. Farklı olduğu için aşık oldun. Farklı olduğu için senden ayrıldı. Normal insanların ilişkileri de normal ve basit değil mi?

İnsanlara olan inancımı ve sevgimi kaybediyorum. Filmler beni artık ayartamaz. İnanmıyorum filmlere. Masallara inanmayı zaten 8 yıl önce bıraktım. Artık filmlerdeki aşka ve sevgiye de inanmıyorum. İnat değil mi lan! Ben de patlıcan reçelini seveceğim. Nâzım Usta demiş ya: “Sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?” Yani o beni sevmesin. Ben severim. Patlıcan Reçeli tabi ki.

Ben artık kendimi toplumdan soyutlamış gibi duruyorum. Zaten 50 kilo, 174 cm boyunda dalgalı saçlı(ya da kıvırcık) birinden ne bekleyeceksin? Yani ben olsam ben de beni sevmezdim. Beni sevenler ya da sevdiğini söyleyenler nasıl başarıyor gerçekten merak ediyorum.

Günün şarkısını vereyim ve yazımı bitireyim.

http://fizy.com/#s/152277

Gerekli Not: Patlıcan Reçeli sevmem; ama bir çilek reçeline hayır demem.