7 Temmuz 2011 Perşembe

Başucu Kitaplarımız.

Hepimizin bir başucu kitabı olmuştur. İnkar etmeyelim. Oldu. Olmadı diyen yalancının önde gidenidir. Onun saçları dökülsündür. Nemli odalarda kalsındır ve bir daha denizi görmesindir.

Şimdi ben kendiminkilere başlıyorum o zaman.

1-) Franz Kafka - Dönüşüm.
Senelerdeeen... Geçen sene. Mayıs Ankara'dayım. Kuzenimle beraber geziyoruz. İşten çıkmıştı o. Kitapları ve kitap okumayı seven birisidir kendisi. Canım bak ne kadar özlemişim. Arayayım yarın neyse. D&R'a girdik bakıyoruz kitaplara. "Sana bir kitap önerebilir miyim?" dedi. Durur muyum? Tabi tabi neden olmasın diyerek düştüm peşine. Aldı kitabı elime verdi. "Bu kitabı oku. Başucu kitabın olmazsa gel beni döv." dedi. Güldüm geçtim; ama eve gelir gelmez okumaya başladım. Kesinlikle harikaydı. Yani daha önce okuduğum hiçbir kitap gibi değildi. Farklıydı ve o sıralarda beni içine alan karamsarlığı çok güzel yansıtıyordu: "Gregor Samsa bir gün uyandı ve kendini böceğe dönüşmüş olarak buldu"

2-) Nikola Ostrovski - Ve Çeliğe Su Verildi.
Bunu bana babam önermişti. Sovyet Devrimi'nin arifesindeki Rusya. Devrim öncesi yaşanan sancılı dönem ve ardından gelen Çar öldü, Bolşevikler Kışlık Saray'ı ele geçirdi haberi gelir. Kahramanımız Pavel Korçagin henüz bir çocuktur; ama olanların farkındadır. Böyle işte sonra bu çocuk da bolşevik oluyor falan. Beni asıl etkileyen Pavka'nın kişiliğinin bana benzemesiydi. Bendim o utangaç, hareketli ve korkusuz çocuk. Bundan oldu.

3-) Marc Levy - Özgürlük İçin.
Tarih 1940'lar. İşgal altındaki Fransa. Anti-Semitizm ve Faşizm tüm Avrupa'da insanlara kan kusturuyor. 1789'dan beri Cumhuriyet'le yönetilen Fransa, İspanyol İç Savaşı'nı ve Franco'nun Faşizmini yaşamış ondan kaçan göçmenlerin ve Mussolini'nin Kara Gömleklileri'ni bilen İtalyan'ların, Wehrmacht'ın ezip geçtiği Polonya, Belçika ve diğer Avrupa ülkelerinden kaçan Yahudi'lerin bir nevi toplanma yeri oluyor. Mareşal Petain de kayıtsız şartsız teslim belgesini imzalayınca göçmenlerden 17-21 yaş arasındaki gençler birleşip 35. Takımı kuruyorlar. Gerçekten yaşanmış olması ve Nazi Uçaklarını bisikletle düşürebilen gençlerin olması, etrafındaki tüm baskılara rağmen gülümseyebilmeleri, gençliklerinin baharında "Yaşasın Fransa!" diye bağırarak ölmeleri beni çok etkilemişti. Bu yüzdendir başucu romanım oldu kendisi.

4-) Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna.
Bu kitap üzerine yazsak 4 cilt roman olur. Pek muhterem kişilik Mega Süpersonik Sam'le ortak kitaplardan 1.'sidir. Onunda bir çok diyeceği olacaktır bu kitapla ilgili; ama ben korkuyorum bu kitap hakkında konuşmaktan. O kadar saf ve temiz ki ne söylersem söyleyeyim kirletecekmişim gibime geliyor. Şunu söyleyebilirim sadece. Ne zaman kadın-erkek ilişkilerini hatırlasam ya da eski sevgilimle ne zaman tartışsam bu kitabı okudum. Çok iyi geliyor. İnsan ilişkileri üzerine harika bir kitap.

5-)Barış Bıçakçı - Bizim Büyük Çaresizliğimiz.
En güzelini en sona sakladım. Her sayfasında suratıma tokat gibi patlayan cümleler beni bu kitabı başucu romanım yapmaya sevk etti. Mega Süpersonik Sam'in büyük tavsiyeleri sonucunda aldım. Ve hiç de pişman değilim. Abla gerekirse evini temizler, bulaşıkları yıkarım. İşçin olurum; yeter ki sen bana kitap öner. Yemek de yaparım euheuhe. Neyse. Bu kitapta aslında soyutlamalar, somutlamalardan fazla. Sevmezdim böyle kitapları. Devrimciyiz ya somut kanıtlar olmalı önümde! Ütopyalar sadece aptallar içindir! Neyse ki hala Devrimciyim; ama devrimci olmanın aslında bir yerde hayal kurmak olduğunu, hayallerini gerçekleştirmek olduğunu anladım. Kitapta beni yere seren cümle ise şu oldu: "Masatenisi ve bilardoda sen yenerdin, langırtta ben. Ayrılık ikimizin birden canına okurdu." Nasıl bir cümledir bu? İlk defa bir insanı sadece kurşunla ya da kılıçla öldürmek gerekmediğini; yeri geldiğinde bir sözle öldürebileceğini anladım. Ne zaman çekilmek istesem okuyorum tekrar ve tekrar.

Ben buna Harry Potter ve Yüzüklerin Efendisi serilerini de eklemek istiyorum. Bir de şiir kitabı. Cemal Süreya'nın Sevgi Sözleri.

Yapmaya çalıştım bir şeyler. Olduğu kadar :)

1 yorum:

yapıştır!