26 Ekim 2011 Çarşamba

Sadece kayıtlarda bulunması açısından:


Hayat bir oyun,
Hayat bir maskeli balo.
Sahte yüzler
Sahte gülüşler
Eskiyi hatırlatan izler
Geleceği hazırlayan şeyler.
Hayat bir kabare.
Soğuk günde bir iskele,
İskeleye yanaşmış bir tekne.
Teknede bir de sen
Yani diyorum gelsen
Sen ve ben
Sevgi değil yiten
Aşk değil biten
Ot ve diken
Bunlardır yaylamda biten.
Ne desem ki bundan sonra
Şiir yazmayı beceremem ben
Dillerde tek söz “Bir denesen.”
İyi de ben divan şairi değilim ki güzelim
Sana seni anlatan müthiş methiyeler düzeyim
Ama sadece şunu söyleyeyim
Seni en güzel seven benim. 
 26 Teşrinievvel 2011, Antalya

21 Ekim 2011 Cuma

18 Ekim 2011 Salı

Soğuk akşam, aç, falan.


İnsan acıkınca, hastalanınca, ya da öyle bir şey olunca daha duygusal oluyor gerçekten. Açken bile! 
Kendimi yenilemek istemiyorum. Böyle kalmak istiyorum. Sürekli depresif halime alıştım. Mutlu olmak istemiyorum. Manyak mısınız siz!? Mutluluk hemen geçiyor! Depresiflik bâki. Evimde oturup tek başıma ölmek istiyorum. Sonra gazetelerde haber çıkar belki “Etliye, sütlüye bulaşmayan genç, evinde ölü bulundu. Komşuların ihbarı üzerine olay yerine gelen polis cesedin en az 2 haftalık olduğunu söylüyor. Komşular evden gelen ağır koku üzerine polisi aramışlar. Komşuları gencin aslında çok yaşam dolu göründüğünü, her hangi bir kimseyle takışmadığını bildirdiler.”
Senaryo yazmak kadar güzeli yok(Karnım aç). İnsan bir anda yazıyor her şeyi. Oturup “Ben bir yazı yazayım.” dediğin zaman karışıyor. Konu bütünlüğü gidiyor. Denedim. Olmuyor.
Sadece kitap okuyup, kahve içebildiğim bir hayat istiyorum. Bu gidişle sevgili olayına giremeyeceğim tekrar. En iyisi tek başına yaşamak. Gerçekten. Yaşasın tekil yaşam! Heyo!(Şöyle domatesli, peynirli bi sandviç yapsam… Yanına da çay!) 
Ellerim ve ayaklarım üşüyor. Pijama… Üstüne yün hırka… Ayaklarım çok üşüyor. Çorap giyesim yok. Kaşındırıyor. Karnım aç. Bir aydınlanma bekliyorum. Bir ses… Bir esinti…
Karnım aç ve üşüyorum. En çok da ellerim ve ayaklarım. Aç karna çay içmek olmaz. Ekmek bitmiş yan markette. Daha uzağa da gidemem. Gitsem de geri gelemem. Karnım aç!
Param yok. Yarın çekeceğim ve ellerim üşüyor. Yarın tanışma kahvaltısı varmış. Ben üşüyorum siz bana kahvaltı diyorsunuz! Ne bu şimdi?
Saçmalıyorum ve karnım aç! Yaşasın saçmalama özgürlüğü! Yalnız öleceğim. Pek matah bir şey değil. Elim, ayağım üşüyor. Zayıfım zaten ben. İlk Çağ’a geri dönmüş gibiyiz. Hoş biz zaten İlk Çağdan ileriye hiç gidemedik ki! Hala güçlüler, zayıflardan daha mutlu!
Bende öyle yazı yazıp üşüyorum işte. 
Ne gelir ki elden…

16 Ekim 2011 Pazar

Yıldızsız Şehirde Bir Konserertesi.


Sevgilim,
Bu şehirde yıldızlar görünmüyor. Ama aşk her yerde. Aşk zaten bitmez ki sevgilim! Aşk hiç biter mi? Bir dolmuş sırasında, bir ağaç kavuğunda. Söylesene. Bu şehir yıldızları görmek istemiyor sevgilim.
Sevişmek maddi bir şey mi sevgilim? Yoksa ruhun maddeye karışması mıdır sevişmek? Bu bir bağlamda aşk değil midir? Aşka sevişmek diyebilir miyiz?Sevgilim cevap versene!
Evimize sardunya alalım mı aşkım? Balkonumuzda yetiştiririz. Olmaz mı? Ama sürekli ben öneri getiriyorum yeter artık! Biraz da sen önersene sevgilim… Üzülüyorum. Kapımızı çalarsa bir gün sardunya, ne yaparız? 
Buraya kar yağmıyor sevgilim. Bolca yağmur yağıyor; ama ben gene de karlı havayı sevemez miyim? Kar Yapıyor Bu Gece diyemez miyim sana? Bana izin verir misin tekrar seni sevmeme? Aşkım, bu akşam kar yağdı biliyor musun? Sokağa değil, gözlerime. İçime. Herkes eğlenirken nasıl üşüdüm biliyor musun? İçerisi güzel kokuyordu. Sen kokuyordu.
Sevgilim, neden böyle olduk? Neden sana bu kadar yakınken sana en uzak oldum? Mutlu Olmak Varken neden hüzne yenik düştük? Biz değil miydik inatçı olan. Yanıldık mı yoksa…
Gece oldu bile. Birazdan yatacağım ve sabah olacak. Sabah olacak ve ben gene öleceğim. Yapabilecek neyim var ki sevgilim? Ne gelir elimdentürkü söylemekten başka. Sen beni sevme olur mu? Ben her sisli sabaha seni söyleyerek uyanırım. Türkümü de söylerim. 
İyi geceler sevgilim. Sen yoksun ya. Gelmiyorsun işte. Gelsen keşke. İyi geceler.
Anlaşılacağı üzere Ezginin Günlüğü doluyum. Hepinize bol sevgiler, aşklar. İyi gece… İyi geceler… Bolca uyku şarkısı. Seç, beğen.


15 Teşrinievvel 2011, Antalya
Cumartesi...

15 Ekim 2011 Cumartesi

Cumartesi can sıkıntısı.

Günlerden cumartesiyse,
Pijamalarını çıkarmadıysan
Üstelik bir de hastaysan.
Ve o gün evdeysen,
Can sıkıntısı geçmez güzel kardeşim.
Geçmez.

15 Teşrinievvel 2011, Antalya.
17:08 Cumartesi.

5 Ekim 2011 Çarşamba

İyi Geceler Sevgilim.


Okuyor musun? Okuyacak mısın… Yoksa çoktan okudun mu? N’aptın sevgilim? Hadi anlat yahu dinliyorum ben. Sevgilim? Sesin gelmiyor. Neyse böyle de kabulümsün. 
Bugün çok garip bir şey oldu sevgilim. Sen beni dinliyor musun? Hah. Yanımdaki arkadaşa senin adınla seslendim. Bakmadı tabi. Demek ki bana Ali deseler ben de bakmayacağım. Komik olmadı değil mi sevgilim? Özür dilerim. 
Yan sokakta bir köpek var sevgilim. Sürekli orada yatıyor. Uyukluyor. Öyle olasım var biliyor musun? Sevgilim? Sevgilim? Neyse uyudun herhalde ben devam edeyim. Çok yoruldum. Daha başında yoruldum. Çok var daha değil mi sevgilim? Daha ne güzel günler göreceğiz değil mi? Motorları olmasa bile bisikletlerimizi maviliklere süreceğiz değil mi?
Sevgilim bugün benden ayrılalı 6 ay oluyor. Tam bugün değil ama işte bu aralar. Sen beni dinleyecek misin?! Sensiz geçen 6 ay nasıl geçti bilmiyorum. Özür dilerim artık sevgilim değil misin? Unutmuşum. Çok unutkanım bilirsin.
Bir daha olmaz ki sevgilim. Ayrıca nereden aklıma geldin sen tekrar böyle? Seninle konuşmadığım halde sana neden bu kadar bağlıyım? Neden geçmişin izleri silinmiyor sevgilim? Sarı sayfalar yırtılmıyor?
Neden sorusunu neden bu kadar çok kullanıyorum sevgilim? Sana sevgilim diyebilir miyim? Ha teşekkürler. 
Uyuyacak mısın sevgilim? Tamam ben beklerim. Çünkü ben Sevginden Yanmış Şövalye’yim unuttun mu? Sen beni sevmesen de ben seni severim. Kapında beklerim tüm soğuğa ve karanlığa rağmen hatırladın mı?
Bunları sakın okuma olur mu? Bana tekrar kızmanı istemiyorum. Hiç kimsenin kızması beni bu kadar etkilemedi biliyor musun? Belki babamın kızmasıyla yarışabilirsin.
Sevgilim, iyi geceler sevgilim. Kalan hayatında iyi günler.

4 Ekim 2011 Salı

Let It Be!


  • Merhaba.
  • Gene çok yoruldum. Hayatım çorba yapar mısın?
  • Artık benim de D&R kartım var. Ehuhea!
  • Sadece kayıtlarda bulunması açısından söylüyorum, seni sevmiyorum!
  • Bazı şeylerin olmasını veya olmamasını engelleyemediğimiz anlar oluyor. O anlar için Let it be!
  • Bir turist insanına “Sorry dude I don’t know that place.” dedim. “Thanks dude.” diye cevap verdi. Neyse ki kısa kesti MP3’ümde en sevdiğim şarkı çalıyordu.
  • Sınıfta saçlarımdan dolayı tanınıyorum. Hallelujah.
  • Burger King’in acılı sosu o kadar acı değil yahu. Abartıyorlar. 
  • Adımı “Entel” yaptılar sırf derste sıkıntıdan kitap okuduğum için.
  • Fiziğe geçici olarak giren kadın tam bir canavar aman yarabbi!
  • Sabah ilk dersin binasının yerini bilmiyordum. Ararken sürekli “Strawberry Fields Forever”ı söyledim. Kızın biri geldi “Aynı sınıftayız gel derslik bu tarafta.” dedi. Ve ben gene onu tanımıyordum.
  • Bazı kızlar neden bu kadar güzel ve sevgilileri var?
  • Ayağı takıldı, üzerime doğru düştü. Düşmesin diye tuttum. Ben özür diledim. Aah kara bahtım kör talihim nerelere gideyim…
  • Yorulduğumu söylemiş miydim?
  • İNGİLİZCE DERSİ GÖRMEK İSTEMİYORUM! Sebep ingilizce sevmemem değil. Bildiğim yerleri tekrar görmek. Üstelik en sıkıcı yerler.
  • Karnım aç.
  • Kahve içmem lazım.
  • Sevgiye ve çorbaya ihtiyacım var.
  • Çorba sırpça bir kelimeymiş. Onu öğrendim geçenlerde.
  • Ben bir kahve yapıp geleyim.
  • Güle güle.

2 Ekim 2011 Pazar

Bir şey hissetmiyorum derken ağlamam da kara mizah dolu. Nasıl ne tür bir insanım ben?

1 Ekim 2011 Cumartesi

Karşı Koyabilme Sanatı.

"Tarih okuyanlar bilir ki, itaatsizlik insana özgü bir erdemdir!
Toplumsal ilerleme, ancak itaatsizlik ve isyan sayesinde gerçekleşir."~Oscar Wilde

Karşı koyabilmenin sanatı olur mu? Çok da güzel olur. Demokrasinin beşiği Yunanistan, karşı koyabilme sanatını çok güzel ortaya koyuyor. Fazla bir şey yazasım yok aslında.

Sizin paranız varsa, bizim öfkemiz var!
Eğer ki yaşam; rütbe, para ve yozlaşma ise biz bunu kabul etmiyoruz! Yaşasın Anarşi! Yaşasın silahlar! Yaşasın Karşı Koyabilme Sanatı!