18 Ekim 2011 Salı

Soğuk akşam, aç, falan.


İnsan acıkınca, hastalanınca, ya da öyle bir şey olunca daha duygusal oluyor gerçekten. Açken bile! 
Kendimi yenilemek istemiyorum. Böyle kalmak istiyorum. Sürekli depresif halime alıştım. Mutlu olmak istemiyorum. Manyak mısınız siz!? Mutluluk hemen geçiyor! Depresiflik bâki. Evimde oturup tek başıma ölmek istiyorum. Sonra gazetelerde haber çıkar belki “Etliye, sütlüye bulaşmayan genç, evinde ölü bulundu. Komşuların ihbarı üzerine olay yerine gelen polis cesedin en az 2 haftalık olduğunu söylüyor. Komşular evden gelen ağır koku üzerine polisi aramışlar. Komşuları gencin aslında çok yaşam dolu göründüğünü, her hangi bir kimseyle takışmadığını bildirdiler.”
Senaryo yazmak kadar güzeli yok(Karnım aç). İnsan bir anda yazıyor her şeyi. Oturup “Ben bir yazı yazayım.” dediğin zaman karışıyor. Konu bütünlüğü gidiyor. Denedim. Olmuyor.
Sadece kitap okuyup, kahve içebildiğim bir hayat istiyorum. Bu gidişle sevgili olayına giremeyeceğim tekrar. En iyisi tek başına yaşamak. Gerçekten. Yaşasın tekil yaşam! Heyo!(Şöyle domatesli, peynirli bi sandviç yapsam… Yanına da çay!) 
Ellerim ve ayaklarım üşüyor. Pijama… Üstüne yün hırka… Ayaklarım çok üşüyor. Çorap giyesim yok. Kaşındırıyor. Karnım aç. Bir aydınlanma bekliyorum. Bir ses… Bir esinti…
Karnım aç ve üşüyorum. En çok da ellerim ve ayaklarım. Aç karna çay içmek olmaz. Ekmek bitmiş yan markette. Daha uzağa da gidemem. Gitsem de geri gelemem. Karnım aç!
Param yok. Yarın çekeceğim ve ellerim üşüyor. Yarın tanışma kahvaltısı varmış. Ben üşüyorum siz bana kahvaltı diyorsunuz! Ne bu şimdi?
Saçmalıyorum ve karnım aç! Yaşasın saçmalama özgürlüğü! Yalnız öleceğim. Pek matah bir şey değil. Elim, ayağım üşüyor. Zayıfım zaten ben. İlk Çağ’a geri dönmüş gibiyiz. Hoş biz zaten İlk Çağdan ileriye hiç gidemedik ki! Hala güçlüler, zayıflardan daha mutlu!
Bende öyle yazı yazıp üşüyorum işte. 
Ne gelir ki elden…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yapıştır!