10 Mart 2015 Salı

sabahın seher vaktinde görsem yârimi

Yaşama uğraşısı içerisinde en sancılı dönem karar vermek. Ne yapacağına, ne olacağına, nasıl olacağına karar vermek. Birçok parametre bir arada ve sabitler asla sabit değil. Yaşama uğraşısı içerisinde en basiti yaşamak. Öyle, böyle, bir şekilde yaşarsın. Yaşadıkça farkına varırsın, dünya toz pembe değil. Demagojiden, iki yüzlülükten, muhafazakârlıktan sıkıldım. Biraz daha basit yaşamak istiyorum. Bir bahçe, bir balkon, bir sıcak oda. Fazla şey istemem, şan, şöhret istemem. Yaşamak uğraşını senle karşılamak... Harika geliyor kulağa.























Howl's Moving Castle, hatırladın mı? Hatırlarsın, hatırlamışsındır. Fairuz gibi.

Yaşamak uğraşıyla giriştim yazıya; ama ben tam bir pazar gününü pijamalarımı çıkarmadan sabahtan akşama kadar Miyazaki filmleri izleyerek geçirmek istiyorum. Sıcak, ev ortamı. Soğuk, kedi kokan odamda bile sıcak gelebilen şeylerden biri.

Aramızdaki en kısa mesafe, 738 km değil, inan bana. Elimi tutsam yakalayacak kadar yakın yıldızlar var. İşin özüne dönersek, yaşamak uğraşısı bizden kopamayan bir şey.

Bir Mart akşamı yaşanan hasrete müteakip, hicaz bir şarkıya ön söz olsun bu.