20 Haziran 2015 Cumartesi

3 Haziran 2015 Çarşamba

Durumsuzluk raporu

Zaman sargılar mı yaralarımızı? Yoksa sadece gözümüzün önünden geçip giden toz taneciği midir zaman? Hiçbir şeye hiçbir olaya ilgisi yok mudur, sadece kapsar mı? Ama sadece kapsamak da bir ilgi değil midir? Tekrar soru sormaya başladım çok fazla. Tekrar yazılarım algılarını yitirmeye başladı. Konu bütünlüğümü tam yakalamışken nefes alamaz duruma nasıl geldim? Bitsin şu dönem. 2014-2015 ne güzel bir dönem olmak için uğraştı çok uğraştı. Geneli de çok güzeldi zaten. Arada birkaç çürük yumurta elbette çıkacak çıkmaz değil. 2015 daha bitmiş de değil. Bu bir dönem değerlendirmesi hiç değil.

Gezi Direnişi zamanında bir rüya görmüştüm. Kıpkırmızı elbisesiyle bir kadın dans ediyordu çiçeklerin arasında, kulağıma fısıldıyordu "Can... Can..." makyajı akmış, ağlamaktan gözleri kızarmış. Kırmızı ne güzel yakışıyordu. Yüzünü hatırlamıyorum. Uyanıp haberleri izlemiştim. Sonra olaylar çığırından çıktı zaten.

Çok sonra gördüm. Sen olduğunu bilseydim, görebilseydim. Geç gördüm, affedersin. Affedersin sen. Af dilememi sevmesen de affedersin. Şefkatin gözlerinden, ellerinden taşıyor farkında değilsin. Çok sıksan kırılabilecek bir cam bardağı tutar gibi dokunuşların. Sert ama yumuşak. Sıcacık. Enfes.

Zaman çevreler bizi. Tüm evreni, evrendeki her parçacığı. Aramıza giren boşlukta zaman vardır uzayla çakışan. İkimizin oralar ne ferahtır şimdi.

Bir yaz akşamı, bunalmış vaziyette...
Antalya ve yakın çevresi.
Haziran 3, '63