20 Eylül 2014 Cumartesi

Bugün saçları ağarmış ve dökülmüş bir ihtiyar bana "Biz 68 kuşağıydık! 6. Filo'yu denize döken hani. Hafta sonları hep Taksim, Beyazıt meydan meydan dolaşırdık. Her hafta Kadıköy'de kavga olurdu orada kavga ederdik. Şimdi mücadele gençlerde, biz gençlerin önünü açtık sıra onlarda." dedi. İçimden "Siz kavgayı oluşturdunuz da bize bırakmadınız ki! Bak hâlâ kendinizi anlatıyorsunuz, bizim yaptıklarımızı göremiyorsunuz. Biz kendi kavgamızı oluşturduk." dedim. Ama dışımdan "Ooo ama biz bu gazla Halkevi'ni işgal ederiz bakın." deyip keh keh güldüm.

Annemin babası olan dedem, vakti zamanında annem mücadele içine girince "Biz(68 Kuşağı) yapamadık devrimi, siz mi yapacaksınız?" diye rencide etmiş. Annem ona bir cevap vermiş ama şuan hatırlamıyorum ne dediğini. Latin Amerikalı, muhtemelen Meksikalı bir adamın sözü vardı: Tecrübe yaşlıların gençleri elimine ettikleri bir argümandır cinsinden bir laf ediyor ve devam ediyor, tecrübesizlik bu tür konulara daha entelektüel bakış açısı kazandırabiliyor.

Babam, ben lisede mücadeleye girince "Şuan devrim yönünde bir rüzgâr yok, bu dönemde mücadeleyi böyle keskinleştirmek akıntıya karşı kürek çekmektir enerji kaybıdır." demişti. Ben de ona "O hâlde, biz bu rüzgârı yaratacağız baba." demiştim. 95'ten bu yana süregelen dönemin, 98'le 2006 arası, tam olarak olmasa da kayıp denilebilir. Fakat 95-98 ve 2006-günümüz süreci önemsenmelidir, önemsenecektir. Tarih, galipleri yazar. Brennus etmiş bu lafı, Roma'yı alaşağı ettiğinde Galyalı komutan. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi işgali, Ankara DTCF olayları, 98 yıl hapis cezaları... Daha sonra yumurtalama eylemleri, "çeviklere ısmarladım çay gele çay gele," "geliyorlar ellerinde mavi bayraklar," falan. Say say bitmez.

Bizler, bu nesil, eğer tarih sonuna 8 konulacaksa illâ 2008 kuşağı, kendi rüzgârımızı yaratıyoruz Türkiye'de.

Kaldırım taşlarının altındaki kumsalı görmek istiyoruz!
Daha güzel bir dünya mümkündür diyoruz!
Üreten biziz, yöneten de biz olacağız diyoruz!

İsyan var!

9 Eylül 2014 Salı

trenler, trenler, trenler çarpsın bana

ya da ben cezamı farklı şekillerde çekeyim. böyle olmasın ama. böylesini istemiyorum. bu olmaz, yasak olsun. lütfen.

bir cenaze evinde gülersin, sonra tek başına bir odaya kapanır herkes, sessiz sessiz ağlar. herkes, herkesin ağladığını bilir.

babanın babası ölürse, babanın babası öldüğünde, babanın gizlice ağladığını, hele ki onu üzdükten sonra görünce. bir de üstüne çok sevdiğini, pek sevdiğini, sevdiğini anlatamadığını üzünce.

gözlerim yanıyor, su tutuyorum geçmiyor.

yaraladım. yaralarınızdan öpmem gerekirken bir yara da ben açtım.

kendimi suçlamak da fayda değil. zarar hatta, acizlik. aciz değilim; ama suçluyum. fetva bana ait, basın mührü, cezamı çekeyim.