16 Nisan 2015 Perşembe

Sırtımdaki kadim ağrı

Sırtım ağrıyor. Uzunca zamandır. Sebebini hâlâ çözemedim bilmiyorum, bilmek istemiyorum. Kalsın orada yaşadığımı hatırlatıyor. Sanki hatırlatan birsürü bokpüsür şey yok gibi. Yaşadığımı hatırlamak, acı çekmeme sebep oluyor. Dakikalar geçmiyor, saatler duruyor, günler sırada bekliyor. Fakat bir an yaşamaktan kopunca insan zaman nasıl da hızlı akıveriyor. Sonra birden uyanınca, önce ayılamıyorsun, sonra kafanı kaldırmaya çalışınca başın dönüyor. İşte o baş dönmesini her zaman yaşıyorum ben. Her an uykudan uyanır gibi... Ocakta yemeği unutmak gibi... İmlâ kurallarına uyayım derken saçmaladığın gibi... Bunun gibi şeyler işte. Olması gerekenin ne olduğunu biliyorum. Ama benim sırtım ağrıyor. Sırtım niye bu kadar çok ağrıyor?

Bu gece salonda yatsam mesela ya da tekli koltuklarda uyuyakalsam. Ne zamandır uyuyakalmıyorum koltukta. Eskiden çok olurdu. Sabah her yanım tutulmuş kalkardım. 2013 yazını hatırlıyorum. Ne güzeldi, 2011 yazından güzeldi en azından. Şimdi olduğu gibi hatırlayamıyorum. Not tutuyordum o yazdan önceki bahar. Karanlığa batmışım, balçığa bulanmışım, hareket edemiyormuşum. Şimdi? Kanatlarım kırık gibi hissediyorum. Geceleri yatağa girince göğsüm yanıyor. Sabah uyanınca göğsüm acıyor. Daha fazla acımaz herhalde diyorum, her seferinde daha fazla acıyor. Kedim her gün elimi yalıyor. Son bir haftadır hep benimle yatıyor. Yanımdan ayrılmıyor. Elim değince bile su kaynatmaya başlıyor.

Kaçış aramıyorum hayatımda. Kaçmak istemiyorum. Düşüncelerimi toparlayamıyorum. En toplu hâli şuan, kaybetmek istemiyorum. öncekiakşamiçinkusurabakmasarhoştum. Sırtım ağrıyor gene. Ayaklarım buz tutmuş. Oysa hava ılık, güzel bir bahar akşamı işte. Benim için herhangi bir gün. Düşüncelerim diyordum. Başladığım yerde değilim. Çok yol katetti(k)m. Yadsınamaz. Haybeye geçmedi günler. Gençliğimiz haybeye gidiyor; ama günlerimiz boşa geçmedi. Müspet menfi bir düşünce biçimi. Ama kader hiçbir zaman müspet olmadı ki. Nankörlük etmeyeyim, oldu.

Baktırdığım fal geldi aklıma. Bir kısmının çıkması için içten içe umut ettim. Tuttu da. Ama diğerleri de tuttu. Şimdi bir tane kaldı söylediği. O da çıkarsa helal olsun Caner Abi'ye! Sana hiç söylemediğim bir tanesi vardı. Neyse, boşver, sonra anlatırım. Burada olmaz. Sırtım ağrıyor. Dünyayı sırtlanmış Atlas gibiyim. Fakat Atlas beni görse alay eder, sinirlenir. Sillesini yemek istemem. Atlas bu, vurdu mu kan çıkartır.

Bak gene kendimden uzaklaştım görüyor musun? Konuya kendimden girmeye çalışıyorum her seferinde, her seferinde beceremiyorum. Ne istediğimi biliyorum ama. Ne düşündüğümü, ne hissettiğimi biliyorum. Ve hepsinin üzerinde oturup uzun uzun düşündüm. Çok zaman buldum kendime.

Kafamı kaldırdığımda görmek istediklerimi göremiyorum. Görmem gerekenleri görüyorum. Çok can sıkıcı. İçimden hiçbir şey yapmak istemiyorum. Yarın akşam konser var, konser sonrasında Abbas yolcu, Bursa'ya... Birkaç gün ortalıktan kaybolacağım. Daha sakin düşünürüm. Burası çok fazla bozucu sinyal yayıyor.

İtiraf edeyim, biraz sarhoşum. Bunları yazıya dökmekte zorlanıyorum. Sarhoşken daha berrak geliyor gibi insana; ama sadece bir güvenlik şeridi kopması sarhoşluk: Bilinç! Bilinç ortadan kalkınca her şey pat pat dökülüveriyor ortaya. Bu olmadan da olması gerekir bunun; ama tartmaktan kaba aktaramıyorum. Canım sıkılıyor, canım acıyor.

https://www.youtube.com/watch?v=Jkl67ojUPB4

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yapıştır!