29 Aralık 2015 Salı

"Sağdıcım, cehennem bekçisinde, bir sıkımlık can"

Bir Hıdır Aslan şiiri, pek de konuyla alakalı değil, yazmak istedim sadece. Başlık konusunda sıkıntı çeker oldum artık. Başlık bulamayınca ya bir şarkı adı ya da bir şiir dizesi koymaya yeltendim. Mühim değil. Mühim olanı unuttuk, arka plana attık, yok saydık, halının altına süpürdük. Şimdi bir boşluk, bir koyvermişlik uzun zamandır boynumdan çekiştiriyor. Boynumdaki atkıyı kesip atsam, çare olur mu bu koyvermişliğe? Bence pek olmaz. Çünkü ne fular suçlu, ne fuların ucundaki ağırlık, ne her gece turuncu yanan sokak lambası, ne de sabahın 5'inde soğuktan titremek suçlu. Suçlu var mı onu bile bilmiyorum, ben hiçbir şey bilmiyorum. Bilmekten alıkoydum kendimi. Sırasıyla susmak, duymamak izliyor bunu, bak bunu biliyorum.

Bir sıkımlık can kalmış burnumun ucunda, sivilce gibi, rahatsız etmemeli. Ediyor, etmesin, etmesin istiyorum. Ellerim ateşe direnemiyor. Soğuk kesiyor elimi. Keskin şeylerden hazzetmiyorum. Biraz daha sakin, biraz daha yumuşak olsun. Hava yumuşak davransın, insanlar anlayışlı davransın, anneme kızmayayım.

"Ah, kimselerin vakti yok
durup ince şeyleri anlamaya..."


Şehirlerarası yollar çok uzun değil aslında, uzun geliyor nedense, 2 saatlik yol bile ceza gibi geliyor. İstemiyorum, kalayım, kalkmayayım, kendime gelmeyeyim. Kapatayım dükkanın kepenklerini, vurayım zinciri, gecenin 3'ünde kendime kahve yapmayayım, sigaraya kalkmayayım, gerçekten bırakayım şu sigarayı. ne zaman sigarayı bıraksam başıma bir şey geliyor. Yaşayalım, yaşatalım. Gene asılıyorlar boynumdan. Ne var yahu bu atkıda? Nesi var asılınacak? Asılmayın kardeşim! Canım acıyor canım! Sen n'apıyorsun? Çekmek istiyor musun atkımı, boğazımı sıksın istiyor musun? Beni mi soruyorsun? Beni sorma, bak Gülten Akın ne demiş:

"Beni sorarsan
Kış işte..."

3 yorum:

yapıştır!