12 Haziran 2011 Pazar

Direnmek

"Direnmek fiilini çok seviyorum.
Bizi hapsedene, önyargılara, aceleyle varılan yargılara, yargılama arzusuna, tek isteği açığa çıkmak olan içimizdeki kötüye, vazgeçme isteğine, kendini beğendirme ihtiyacına, başkasını kötüleyerek kendinden bahsetme ihtiyacına, modalara, tehlikeli hırslara, etrafımızı kuşatan karmaşaya direnmek.
Direnmek ve gülümsemek." ~Emma Dancourt.

Bir kitaba başlamak için ne kadar güzel bir söz. Bence. Direnmek, çevrene. Seni çevreleyen tüm baskılara. Seni sevmeyenlere. İşkence sırasında gülmek direnmektir. Sevgilin "Artık seni sevmiyorum." dediğinde beyninin iflas etmesini önleyebilmektir direnmek. Yalnızlığına yenilmeden, kabuğuna çekilmeden dimdik yürüyebilmektir direnmek.

Ülken elden giderken tüm varlığınla "Dur!" diyebilmektir direnmek. Arkadaşın yanında düşerken ağlamadan "Haklıyız Kazanacağız!" diye bağırabilmektir direnmek. Tüm şehir bombalanırken uçaklar ve tanklarla, Madrid kapısında durup "NO PASARAN!" diyebilmektir direnmek.

Direnmek bir yerde sevmektir aslında. Sevdiğin şeyler uğruna direnirsin. Bizler eğer direnişçilersek çekinmeden şunu söyleyebiliriz: Bizler inandığı şeyler uğruna dövüşen hayalperestleriz!

Merhaba sevgili ülkem! Üzdüm seni. Seni sevmeme rağmen senin için direnmedim. Affet beni olur mu?

Kendi vatanı olmadığı halde Fransa için ölen Marcel Langer'in idamıdır direnmek. '44 baharında Fransa'dan alınıp Ravensbrück'e götürülen bir Yahudi'nin "Paris Kuşatıldı dayanın!" diye bağırmasıdır direnmek.

Direnmek sevmektir bir yerde. "Aşk örgütlenmektir." Bu durumda en iyi direnişi aşıklar yapar ve en iyi örgütler iki kişiliktir.

Tehlikenin farkına varın olur mu? Direnin sevdiğiniz şeyler uğruna. Direnin. Direnelim hep beraber. Ben varım. Ben sonuna kadar varım.

Ya sen?

1 yorum:

yapıştır!