19 Aralık 2016 Pazartesi

Yaşadıklarımdan bir şey öğrenmek için yaşamıyorum yaşadıklarımı. Bana bir şey öğretmesine gerek yok, bana bir şey öğretmesi gerekseydi eğer bunu yapardı. Buna göre hayatımı düzenleyemem. Ne olacak şimdi? Ağlayıp sızlanacağım, kendime acıyacağım. Ne olacak? Hiçbir şey. Geri getirmez, geri gelmez. Ben her şeyi bir kenara bırakmaya hazırım. Ezip geçebilirim, geçerim, geçtim daha önce. Sen bilmezsin, sen beni öyle görmedin hiçbir zaman. Çünkü ben artık yıkmaktan yoruldum.

Yıkılmak mevzusu ise bambaşka bir şey. Neyse, konu bu değil. Konu daha farklı, konu biraz basit. Şöyle düşünelim: Kalan yaşamımda yapacaklarım beni daha iyi ya da daha kötü bir insan yapacak mı? Bunları yapacaklarım mı belirler, yoksa nasıl bir insan olduğum mu yapacaklarımı? Bence ikincisi. Nasıl bir insan olduğun yaptıklarını belirler. Amaaan belki de en önemlisi filmde de dediği gibi bir şeyi nasıl yaptığın önemli. Kafam pek şuan bunu düşünmeye müsait değil. Başka sorunlarla boğuşuyorum.

Hiçbir umut kalmadığı zaman insan her şeyi yapabilecek gibi hissetmemeli. Bu umuda bağlı bir şey değil zaten. Her şeyi yapabilecek gücüm vardı benim. Şuan yok mu? Duruma bağlı. Enerji değişkendir. Potansiyel enerji, kinetik enerjiye dönüşebilir. Bu dönüşüm sırasında enerji kaybı olur; ama azımsanacak seviyededir. Isı. Konu saçma bir yere gidiyor mesele bu da değil. Can yangını insana neler neler yaptırır, bir bilsen.

Hadi, şimdi başka bir şey düşünelim. Siktir et düşünmeyelim. Ben düşünmek falan istemiyorum. Umutsuzum, gücüm var, enerjim potansiyel. Bir kıvılcım lazım bana.

Bir gün, bir duvara şunları yazacağım: KAYBEDENLER KAYBETTİ. Evet, kaybedenler kaybetti. Yapacak bir şey yok, hadi işine güzelim, ben buradayım. Benim yerim belli. Ben sana sırtımı dönmem, ben seni kötü anmam. Sen beni ne kadar kötü ansan da ben seni asla kötü anmam, andırmam. Hem kendime, hem sana saygısızlık yapamam. Yaşamana bak, ben seni uzaktan izlerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yapıştır!