8 Kasım 2011 Salı

7 Kasım 2011 Pazartesi

Hayat çok sıkıcı.

Berfu yok, Melda Abla yok, Ayza yok. Ve hayat çok sıkıcı göründü.
John Lennon'ın Nowhere Man şarkısını benim için yazdığını biliyor muydunuz?
Olsun yahu olsun değil mi?
Ama ne bileyim.
Neyse.
Bugün daha bok olamaz herhalde.





6 Kasım 2011 Pazar

Kurbanlar, tanrı istiyor.

Şimdi söylemek istediğim bir şey var. Bunalım durumu çok bok bir durum. Hava açık, mavi ve bu seni rahatsız ediyor. Ağlamaklı yapıyor. Çok boktan. Ne bileyim hiçbir şeyden zevk almıyorsun. Kahve bile çamur gibi geliyor. Ve gerçekten uyumktan başka çaresi yok. Uyuyunca geçiyor; ama uykuya dalmak da ayrı mesele.
Geçen gün gene bunalımdayım. Dolabı açtım. Baktım “Efsane Coca Cola Şiişesi” yarı beline kadar dolu. Aldım tam bardağa dolduracakken annem “Kola değil o şarap.” dedi. “Daha iyi.” dedim ve doldurdum. Tek dikişte içip bilgisayarın başına kuruldum. 4’e doğru kapattım bilgisayarı kitap okurken sızmışım.
Uyandığımda hayat bir nebze daha güzeldi.
Özetlersek, bunalımı geçirmek için içmek ve uyumak gerekir.

1 Kasım 2011 Salı

Kara Kaplı Şeyler


Ne müthiş şeydir şimdi seninle beraber olabilmek. Aslında böyle başlamak biraz garip oldu. Sen gerçekten iyi birisin. Seni seviyorum, sadece hoşlanmıyorum. Ve sana, kendime, etrafıma eziyet çektirmeye hakkım yok. 
Ve ne müthiş bir şeydir şimdi seni hissedebilmek. Hayatındaki küçük bir anekdottan öteye geçemeyeceğimi de biliyorum. Sen de biliyorsun. Lanet olsun, ne hissedeceğimi bilmiyorum. Nasıl konuşmam gerektiğini ya da. Saçmalıyorum, üstelik bunu bir damla bile kahve içmeden yapıyorum. 
Sanırım yorgunum. Yoruldum. Bu kadar erken yaşta bu yorgunluğu beklemiyordum. Ne yaşadım da bu kadar yoruldum bilmiyorum. Önüme gelene saçma diye diye kendim saçmalaştım. Üniversite belki düzeltir diye düşünüyordum. Olmadı. Ben gene aynı benim ve beklentilerim yüksek. Kendimden beklentilerim yüksek. İnsanlardan fazla bir şey beklemeyeyi 4 ay önce öğrendim.
Aptalın tekiyim. Hatalarımdan sonuç çıkarmıyorum. Aynı hatayı defalarca yapıyorum. Farklı bir sonuç bekliyorum. Çok mu iyimserim? Değilim. Hayır. Sadece salağım. Kelimeler bir anda dökülüveriyor ağzımdan. Ben engelleyemeden. Öylece oluyor her şey. Ağzımı kapalı tutmayı becerememek öğrenemediğim meziyetlerden biri. Oysa ki çok konuşmam. Zamansız konuşurum hep.
Zamansız sevdim seni. Diğer herkes gibi. Oysa ki tek istediğim sevgiydi. Ve John Lennon’ın da dediği gibi(Onun dediği anlamda olmasa da) “Hiçbir şey hayatımı değiştirmeyecek.” ve ben sonsuz döngünün içinde eriyip gitmeyi bekleyeceğim. Elimden gelen hiçbir şey yok. Değişmeyecek. Biliyorum. Sen biliyorsun. Siz biliyorsunuz. 
Yanlış yer, yanlış zaman olgusunun içinde büyüdüm. Hâlâ olmam gereken yerde değilim. Benim tek istediğim daha iyi bir insan olabilmekti. Normal olabilmekti; ama deliliğimi inkar etmek, ona ihanet etmek gibi bir şey. Deliliğim sayesinde böyle davranıyorum. Onu seviyorum. 
Seni sıkıyor muyum? Ya da sizi sıkıyor muyum? Benim tek istediğim sevgi. Ben insanları bolca severken, onların bana sevgi beslememesi canımı sıkıyor.
Çağımın insanı olamadığım için hepinizden özür dilerim.
Çağımda böyle şeyler konuşulmuyor çünkü.
Senden özür dilerim, istediğin gibi biri olamadığım için.
Bir yazının en zor kısmı finali biliyor musun?