31 Mart 2012 Cumartesi


Sabahın erken saatini severim. Hele bir de hava kapalıysa tam böyle karanlık gibi olan havayı diyorum. Sokak lambaları yanar hâlâ şehrin, ben dükkanımın önüne çıkartırım taburemi, sıkı sıkıya sarılırım örme yeleğime. Yoldan geçenleri seyrederken çayımı yudumlarım. Eskiden olsa işim olmadığından sokakları dolaşırdım gene böyle havalarda. Ama yaşlanınca insan oturmayı istiyor. Zaten adım atamıyorum da. Nereye gezeceğim? Evde de bekleyenim yok. Sanırım tavla oynamak böyle anlar için bulundu. Yalnız adamların yalnızlıklarını zar gibi ortaya atabilmeleri için. Çayımı aldım, geleni geçeni seyretmeye daldım. Sanki yaşlı olmanın verdiği görev mahalleye göz kulak olmakmış gibi, her hangi bir olaya karşı tetikte bekledim. Yaşlılar böyledir. Sırtlarında örme bir yelek, ellerinde çayları, kafalarında sekiz köşe kasketleriyle mahallenin demirbaşı gibidir. Mahalle bizden sorulur.

Evlenmedim ben hiç. Bir kere evlenmek istedim, başkasıyla evlendi. Üstelik ben onu it gibi severken. Öldüğünde bir hafta evimden dışarı çıkmadım. Dükkan öylece kapalı kaldı. Ah be kadın… O olsaydı evlenirdim elbet; ama olmadı. O günden sonra da hiç kimseye böyle yakınlık duyamadım. Kimi sevdiysem zaten başına bir şeyler oldu. Sevmeyi beceremiyorum herhalde.

Gençlik yıllarında babamla çok kavga ettim. Ben derdim ki “Güvenin bize belki de biz başaracağız bu devrimi!” o dedi ki “Biz yapamadık siz mi yapacaksınız!?”. Annem aramızda kalırdı hep. Severdim onu. Bir gün elimden kayıp gitti. Engelleyemedim ölmesini. Evde değildim, kavgalı olduğum için babamla gitmemiştim eve. Annem ölünce barıştık babamla. Ama o karısının hasretine dayanamadı. Tam ben onu yeniden sevmeye başlarken o da gitti. Hayatta kalan tek tutunacağım insan Cevdet’ti. Onu her şeyden çok severim. Hâlâ severim de belli etmem. Bir onu kaybetmedim sevdiklerimden. O da olmasa şu yıllar nasıl geçerdi? İyi ki varsın be adam! Çocukluğumu, gençliğimi, yaşlılığımı çeken adam…

Günün bu saatine bayılırım. Hele hava kapalıysa. Babam “Böyle havalarda çok güzel uyunur.” derdi. Uyunur mu baba bu havada? Güneşli gün gibi değildir bu hava. İnsan gölgeyi değil, sıcak bir odayı arar. Böyle günlerde içilen çayın zevkini hiçbir şey vermez bana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yapıştır!