22 Ağustos 2011 Pazartesi

Dizüstü Edebiyatı Üzerine.


Kişisel olan politiktir. Üzerine çok şey söylenir. Edebiyat ulvi duygular fırtınasıdır. Duyguların kağıda yansımasıdır. KAĞIDA yansımasıdır, ekrana değil. Edebiyat benim için daktilodur. Dediğim gibi. Kişisel olan politiktir.
Dizüstü Edebiyatı eğer dendiği gibi blog yazılarıysa, karşıyım! Blog yazarı kitap yazamaz mı? Yazabilir. Neden yazamasın; ama bu her blog yazarının kitap yazabileceği anlamına gelmez. Ülkemizde bazı blog yazarlarının bazı köşe yazarlarından daha yetenekli olduğu su götürmez bir gerçek. Bir o kadar yeteneksiz köşe yazarlarıyla aynı yetenekte blog yazarları da var.
Pucca’nın bir blog yazarı olduğu, dizüstü edebiyatı yaptığı ve Uykusuz yaz sayısında yazdığı dışında hiçbir bilgim yok. Eğer kitabı da Uykusuz’daki o ‘iğrenç!’ yazısı gibiyse kalsın. Ben Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin gibi yazarlardan memnunum.
Eğer bir yazar kendine yazar denmesini istiyorsa çağa ayak uydurmanın ötesine geçmeli. Ölü yazarlarla dostluk kurarak çağa ayak uydurmalı. Yani onların tarzıyla çağımızı anlatabilmeli. Benim yeni yakın okuduklarım arasında sadece Barış Bıçakçı bunu başarabilmiştir. Roman açısından canım.
Dizüstü edebiyatı ‘bence’ bunu başaramıyor. Pek muhterem insan (gerçek ismini vermeyeceğim o yüzden) Sam Abla’nın gösterdiği bir ekşi sözlük entry’sinde “Çakal yayın evleri ‘çok farklı bir kitap yaptık, piyasaya yeni bir soluk getirdik’ diyerekten popüler bloggerlarla birleşerek ceplerini dolduruyorlar.” cümlesi geçiyordu. Bence bu adam sonuna kadar HAKLI!
Kıymetli hazirun şimdi size bir hikaye anlatacağım. Ben sıfatları bir kefe gibi düşünürüm. Eğer yazarlık da bir sıfatsa son tahlilde Maksim Gorki ile Dizüstü’cüler aynı kefededir ve bu benim canımı çok fazla sıkar. Döverim.
Ne alakası var diyen de çıkacaktır. Edebiyat şu ana aittir. Bununla birlikte geleceğe ve geçmişe bağlıdır.
Edebiyatta dönemler vardır. Servet-i Fünun, Tanzimat vs. vs. Edebiyatın bu dönemlere girmesinde dönemin siyasi yapısının büyük önemi vardır. Mesela Abdülhamit’in baskıcı döneminde insanlar kendi içlerine yönelmiş, siyasi konulardan uzaklaşmışlardır(Servet-i Fünun)(Burada biraz ara vermek istiyorum değinmek istediğim bir şey var. Hegel’in diyalektiği burada devreye giriyor. Baskıcı dönem Tez, insanların siyasetten uzaklaşması anti-tez. Sonucunda ortaya çıkan dönem ve eserler ise Sentez.). Son tahlilde şu saptama tam yerinde olur: Edebiyatımız, 2. Servet-i Fünun dönemini yaşamaktadır. Yorum size kalmış. Daha fazla açmak istemiyorum.
Dediğim gibi kişisel olan politiktir. Kişisel düşüncemden dolayı yargılamayın.
Tüm sevgimle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yapıştır!