18 Temmuz 2012 Çarşamba

Ben her neysem işte

Canım çok sıkılıyor. Bana bir şeyler anlat. Ben dinlerim, dinlemeyi severim. Benim de sana anlatacaklarım var senle ilgili ama önce sen anlat. Ben dinlerim. Sen anlat ben dinlerim. Bir gün bu noktaya geleceğimizi fark etmemiş olamazsın. Belki bir gün karşılıklı bira içeriz. Sonra biranın son yudumlarında seni sevdiğimi söylerim. Zaten biranın dibinde kalan son yudumdan dolayı ekşiyen ağzın iyiden ekşir. Benden nefret edersin, kalkıp gidersin o bar koltuğundan. Beni öyle saçma, gereksiz bırakırsın. Sonra bir gece, sen de beni seversin belki. Arkadaşlığımızın sevgili olmaya döndüğü o gece âşık olmaya başlarız. Ve bir gece vakti gene sen çekip gidersin. Olmuyor, saplantılısın dersin. Hiçbir şey demeden kalkıp giderim o banktan. Ağlamam da ha. Üzülürüm ama. Seni sonra başkasıyla görsem de ağlamam. Ama reddedildiğinde insan, terk edildiğinden daha çok üzülüyor. Bir sigara yakarım beni öldüresiye. Bir sigara yakarım ikimize. Zaten ikimiz olmamışızdır hiç. Şairin de dediği gibi “Aynı şehirde sen varsın, ben varım, biz yokuz.” Ama her temas iz bırakıyor. Her temasın iz bıraktığı gibi, her ayrılık sigara yaktırıyor. Sigara yakınca illa bira içmek gerekiyor. Sonra gayet rasyonel biçimde tuzlu fıstık geliyor masaya. Ve ben “Seni düşünüyorum bu gece gene.” diye şarkı sözü olan şarkıyı dinlerim. Elim telefona gider gayet irrasyonel biçimde. Hiçbir şey yapamadan geri bırakırım. Sonra arkadaşım gelip gayet rasyonelce beni eve bırakır. Eve gelince pijamalarımı giyerim. Mutfağa geçip gayet rasyonelce su içer… Neyse uzun yazdım gene. Okumazsınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yapıştır!